
Ülkemiz devrimci demokratik gençlik hareketi açısından geleneksel bir eylem günü olan 6 Kasım bu sene de akademik takvimin başlangıcında en önemli gündemimizdir.
12 Eylül karanlığının üniversiteler üzerinde hakimiyetini sağlayan ve pekiştiren YÖK, 27 yıllık kara tarihi boyunca üniversitelere bilimin, demokrasinin, özgürlüğün girişini engellemiş, muhalif-aydın bilim insanlarına çalışmalarını sürdürebilecek imkan ve katkı sağlamamış, bilimsel çalışma adı altında hurafeleri ve gerici düşünceleri desteklemiş, 21. yüzyılın başlangıçta ülkemiz üniversitelerinin dünya ortalamasının oldukça gerilerinde kalmasında baş sorumlu olmuştur.
YÖK, üniversitelerin asli bileşeni olan öğrencilerin, akademisyenlerin ve işçilerin söz ve karar hakkını tanımamış, üniversite yönetimine demokratik katılımına set çekmiş, örgütlenme özgürlüğünü tanımamıştır. Barınma, beslenme ve sağlık gibi en temel hak ve taleplerini savunan, özerk demokratik bir üniversite talep eden, anadilde-parasız-bilimsel-demokratik bir eğitim sistemi için mücadele eden öğrencilere karşı büyük bir terör uygulamış, türlü yasaklarla ve ÖGB-polis-jandarma ablukasıyla üniversiteleri hapishanelere çevirmiştir.
YÖK, toplumsal sorunlara duyarlı, ülke ve dünya gündemiyle ilgili, okuyan-araştıran-sorgulayan, örgütlü duruşun bilincinde olan öğrencilerden tedirginlik duymuş, bu özellikleri savunan öğrencilere soruşturma vb uygulamalarla saldırmış, onları sindirmeye, tecrit etmeye çalışmıştır. YÖK’ün istediği ideal öğrenci ise kendisini yalnızca derslerde verilen bilgileri ezberlemeye odaklayan, derste verilenden başka bir kaynaktan okumayan, araştırmayan, doğallığında sorgulamayan, verileni bir tabu olarak sorgusuz sualsiz kabul eden, bireyci, toplumun diğer kesimlerinin ve öğrenci arkadaşlarının sorun ve dertleriyle ilgilenmeyen, mezuniyetin ardından iş bulabilmek için her türlü taklayı atan “okumuş köleler”dir.
YÖK son yıllarda kendi içinde bazı yapısal değişimlere giderek AB’ye uyum süreci adı altında dayatılan neo-liberal saldırıların savunucusu ve uygulayıcısı olmuştur. Bologna Süreci adı altında eğitimin ticarileşmesi ve yüksek öğrenim pazarının oluşturulması yönlü alınan kararlar doğrultusunda Stratejini hazırlamış ve Meclisle işbirliği içinde geçen yasaların kabul edilmesine hizmet etmiştir. Bunun sonucunda bir yandan müfredatın belirlenmesinden özel üniversitelerin yaygınlaşmasına, şirketlerin üniversitelerdeki etkinliğinin artışından üniversitelerin şirket, öğrencilerin müşteri konumuna getirilmesine kadar ekonomik-akademik haklarımız gasp edilmekte öte yandan unvanların diplomalardan kaldırılması, yetkin mühendislik, ücretli avukatlık, sözleşmeli öğretmenlik vb uygulamalarla mesleki haklarımız çalınmaktadır. YÖK bu sürecin esas uygulayıcısıdır. Emperyalizmin değişen ihtiyaçları doğrultusunda üniversitelerin yapısını bizlerin aleyhine yeniden düzenlemektedir.
Dolayısıyla YÖK karşıtı mücadele de önemini korumakta hatta daha fazla arttırmaktadır. Mesele bizler açısından temel haklarımız arasında yer alan eğitim ve mesleki haklarımızın savunulmasıdır.
Bu 6 Kasım’da yerellerde güçlü ve birleşik eylemler örgütlemek için emek verelim. 6 Kasım eylemlerinde öğrencilerin söz ve karar hakkı ve örgütlenme özgürlüğü taleplerimiz önceliklerimiz arasındadır. Bu sene de eğitimin ticarileşmesine dönük neo-liberal saldırıları teşhir edeceğiz, anadilde, parasız, bilimsel, demokratik eğitim şiarlarımızı haykıracağız.
YDG olarak son senelerde 6 Kasım öncesi hazırlığımızın ve 6 Kasım’daki duruşumuzun yeterince örgütlü ve planlı olmadığı açıktır. Bu seneki öncelikli hedefimiz 6 Kasım’a kadar yaklaşık 1 ay boyunca tüm alanlarımızda planlı, yoğun ve etkili bir kitle çalışması yapmaktır. Bu doğrultuda çok sayıda aracı (bildiri, duvar gazetesi, stand, dergi dağıtımı vb) yaratıcı bir şekilde kullanmaktır. Gücümüz doğrultusunda mümkün olan en geniş kesimi YDG ile tanıştırmak ve YDG’nin etki gücünü ve dergimizin okur sayısını arttırmaktır. Bahar döneminde birçok alanımızda yakaladığımız hareketlilikten çıkardığımız derslerle bu 6 Kasım sürecini daha verimli geçirmek için şartlarımız müsaittir.
Son birkaç senedir 6 Kasım süreci yalnızca bizim açımızdan değil genel devrimci demokratik gençlik hareketi açısından da olumlu bir seyir izlememektedir. Kısır geçen ve çok zaman alan toplantılar, dar grupsal çekişmeler, genellikle ilkesel olmayan nedenlerden ortaya çıkan bölünmeler güçlü ve birleşik bir 6 Kasım’ın örgütlenmesinin önünde engel olmaktadır. Bunun sonucunda kayda değer bir kitle çalışması yapılmadan, yalnızca katılımcı örgütlerin tabanına dayalı eylemlerle 6 Kasım’da alanlara çıkılabilmektedir.
Birleşik ve güçlü bir 6 Kasım’a kimse karşı çıkmamasına ve herkesin birlikten bahsetmesine karşın verimli tartışmalar, ortak ve yoğun bir kitle çalışması ve etkili, kitlesel ve coşkulu eylemlerin örgütlenemiyor oluşu olumsuz bir durumdur. Bizler elimizden geldiğince somut önerilerle ve mümkün olan en geniş kesimin kabul edebileceği asgari bir programı sunarsak ve pratik faaliyetlerde aktif şekilde yer alırsak bu doğrultuda mütevazı bir katkı sunabiliriz. Bununla birlikte değiştirmemizin mümkün olmadığı durumlarda kısır tartışmalara boğulmamalı, kitle çalışmasının önüne geçirmemeliyiz.
6 Kasım eyleminin mümkün olduğunca güçlü olabilmesi için bölünmelere karşı çıkmalıyız. Ancak çabamıza rağmen bölünme gerçekleşirse, ilkesel konular da söz konusu değilse, örgütlenen tüm eylemlere katılmalıyız.
Eylem birliklerine özel önem vermeliyiz. Eylem birlikleri esnasında ise ajitasyon-propaganda özgürlüğünü savunmalıyız. Güçlü birliktelikler farklılıklarımızın gizlenmesiyle değil açıktan ifade edilmesiyle örülebilir, demokrasi bilinci ancak bu şekilde geliştirilebilir. “Kitleler korkar, çekinir” vb geri kaygılarla örgüt yasakçılığına, pankart açılmasına engel olunmasına karşı çıkmalıyız. Ancak ikna edemediğimiz durumlarda çoğunluğun kararı doğrultusunda kitlelerin olduğu yerde bulunmalıyız. 6 Kasım öncesi ve sonrasında gerçekleştireceğimiz pratiklerle bu olumsuz durumu telafi etmeye çalışabiliriz.
6 Kasım sürecini yalnızca tek bir eylemle ele almamalıyız. Yerellerde eylem birlikleri yaparak etkinlikler, sergiler, konserler, forumlar vb pratiklerle en geniş kitlenin gündemine girmeyi hedeflemeliyiz.
6 Kasım YÖK protestoları sürecine mümkün olan en geniş kesimin katılımını hedeflemeliyiz. Öğrencilerin içinde yer alan duyarlı tüm örgütlenmelerin, öğretim üyelerinin ve işçilerin sendika ve derneklerinin, ailelerin ve diğer devrimci demokrat güçlerin YÖK protestolarına dahil olarak eğitim hakkını ortak şekilde savunması daha geniş bir kitlenin bir araya gelerek daha büyük etki yaratmasını sağlayacaktır. Devrimcilerin etkinliğinin zayıflığı bunu başarmayı zorlaştırabilir ancak katkı sunacağımız olumlu adımların etkisi kitle hareketlenmesinin gelişme emareleri gösterdiği bu dönemde oldukça fazla olacaktır.
Bu 6 Kasım’da yerellerde yoğun bir kitle çalışması bizler açısından vazgeçilmezdir. Ancak yerel çalışmaları tamamlayacak şekilde örgütlenmesi muhtemel, daha kitlesel merkezi bir eylem gündeme geldiği takdirde (yazının hazırlandığı esnada Genç-Sen’in bu yönlü bir önerisi vardı) bu eyleme katılacak diğer devrimci demokrat güçlerle işbirliği içinde bu eyleme de hazırlanmalı ve güçlü şekilde katılmalıyız.
Verimli bir 6 Kasım faaliyeti geçirmemiz 6 Kasım sonrasındaki süreci de olumlu etkileyecektir. Bu bilinçle tüm alanlarımızda en geniş kitle içinde devrimci bilinci yaymak ve mücadeleyi yükseltmek için harekete geçelim.
12 Eylül karanlığının üniversiteler üzerinde hakimiyetini sağlayan ve pekiştiren YÖK, 27 yıllık kara tarihi boyunca üniversitelere bilimin, demokrasinin, özgürlüğün girişini engellemiş, muhalif-aydın bilim insanlarına çalışmalarını sürdürebilecek imkan ve katkı sağlamamış, bilimsel çalışma adı altında hurafeleri ve gerici düşünceleri desteklemiş, 21. yüzyılın başlangıçta ülkemiz üniversitelerinin dünya ortalamasının oldukça gerilerinde kalmasında baş sorumlu olmuştur.
YÖK, üniversitelerin asli bileşeni olan öğrencilerin, akademisyenlerin ve işçilerin söz ve karar hakkını tanımamış, üniversite yönetimine demokratik katılımına set çekmiş, örgütlenme özgürlüğünü tanımamıştır. Barınma, beslenme ve sağlık gibi en temel hak ve taleplerini savunan, özerk demokratik bir üniversite talep eden, anadilde-parasız-bilimsel-demokratik bir eğitim sistemi için mücadele eden öğrencilere karşı büyük bir terör uygulamış, türlü yasaklarla ve ÖGB-polis-jandarma ablukasıyla üniversiteleri hapishanelere çevirmiştir.
YÖK, toplumsal sorunlara duyarlı, ülke ve dünya gündemiyle ilgili, okuyan-araştıran-sorgulayan, örgütlü duruşun bilincinde olan öğrencilerden tedirginlik duymuş, bu özellikleri savunan öğrencilere soruşturma vb uygulamalarla saldırmış, onları sindirmeye, tecrit etmeye çalışmıştır. YÖK’ün istediği ideal öğrenci ise kendisini yalnızca derslerde verilen bilgileri ezberlemeye odaklayan, derste verilenden başka bir kaynaktan okumayan, araştırmayan, doğallığında sorgulamayan, verileni bir tabu olarak sorgusuz sualsiz kabul eden, bireyci, toplumun diğer kesimlerinin ve öğrenci arkadaşlarının sorun ve dertleriyle ilgilenmeyen, mezuniyetin ardından iş bulabilmek için her türlü taklayı atan “okumuş köleler”dir.
YÖK son yıllarda kendi içinde bazı yapısal değişimlere giderek AB’ye uyum süreci adı altında dayatılan neo-liberal saldırıların savunucusu ve uygulayıcısı olmuştur. Bologna Süreci adı altında eğitimin ticarileşmesi ve yüksek öğrenim pazarının oluşturulması yönlü alınan kararlar doğrultusunda Stratejini hazırlamış ve Meclisle işbirliği içinde geçen yasaların kabul edilmesine hizmet etmiştir. Bunun sonucunda bir yandan müfredatın belirlenmesinden özel üniversitelerin yaygınlaşmasına, şirketlerin üniversitelerdeki etkinliğinin artışından üniversitelerin şirket, öğrencilerin müşteri konumuna getirilmesine kadar ekonomik-akademik haklarımız gasp edilmekte öte yandan unvanların diplomalardan kaldırılması, yetkin mühendislik, ücretli avukatlık, sözleşmeli öğretmenlik vb uygulamalarla mesleki haklarımız çalınmaktadır. YÖK bu sürecin esas uygulayıcısıdır. Emperyalizmin değişen ihtiyaçları doğrultusunda üniversitelerin yapısını bizlerin aleyhine yeniden düzenlemektedir.
Dolayısıyla YÖK karşıtı mücadele de önemini korumakta hatta daha fazla arttırmaktadır. Mesele bizler açısından temel haklarımız arasında yer alan eğitim ve mesleki haklarımızın savunulmasıdır.
Bu 6 Kasım’da yerellerde güçlü ve birleşik eylemler örgütlemek için emek verelim. 6 Kasım eylemlerinde öğrencilerin söz ve karar hakkı ve örgütlenme özgürlüğü taleplerimiz önceliklerimiz arasındadır. Bu sene de eğitimin ticarileşmesine dönük neo-liberal saldırıları teşhir edeceğiz, anadilde, parasız, bilimsel, demokratik eğitim şiarlarımızı haykıracağız.
YDG olarak son senelerde 6 Kasım öncesi hazırlığımızın ve 6 Kasım’daki duruşumuzun yeterince örgütlü ve planlı olmadığı açıktır. Bu seneki öncelikli hedefimiz 6 Kasım’a kadar yaklaşık 1 ay boyunca tüm alanlarımızda planlı, yoğun ve etkili bir kitle çalışması yapmaktır. Bu doğrultuda çok sayıda aracı (bildiri, duvar gazetesi, stand, dergi dağıtımı vb) yaratıcı bir şekilde kullanmaktır. Gücümüz doğrultusunda mümkün olan en geniş kesimi YDG ile tanıştırmak ve YDG’nin etki gücünü ve dergimizin okur sayısını arttırmaktır. Bahar döneminde birçok alanımızda yakaladığımız hareketlilikten çıkardığımız derslerle bu 6 Kasım sürecini daha verimli geçirmek için şartlarımız müsaittir.
Son birkaç senedir 6 Kasım süreci yalnızca bizim açımızdan değil genel devrimci demokratik gençlik hareketi açısından da olumlu bir seyir izlememektedir. Kısır geçen ve çok zaman alan toplantılar, dar grupsal çekişmeler, genellikle ilkesel olmayan nedenlerden ortaya çıkan bölünmeler güçlü ve birleşik bir 6 Kasım’ın örgütlenmesinin önünde engel olmaktadır. Bunun sonucunda kayda değer bir kitle çalışması yapılmadan, yalnızca katılımcı örgütlerin tabanına dayalı eylemlerle 6 Kasım’da alanlara çıkılabilmektedir.
Birleşik ve güçlü bir 6 Kasım’a kimse karşı çıkmamasına ve herkesin birlikten bahsetmesine karşın verimli tartışmalar, ortak ve yoğun bir kitle çalışması ve etkili, kitlesel ve coşkulu eylemlerin örgütlenemiyor oluşu olumsuz bir durumdur. Bizler elimizden geldiğince somut önerilerle ve mümkün olan en geniş kesimin kabul edebileceği asgari bir programı sunarsak ve pratik faaliyetlerde aktif şekilde yer alırsak bu doğrultuda mütevazı bir katkı sunabiliriz. Bununla birlikte değiştirmemizin mümkün olmadığı durumlarda kısır tartışmalara boğulmamalı, kitle çalışmasının önüne geçirmemeliyiz.
6 Kasım eyleminin mümkün olduğunca güçlü olabilmesi için bölünmelere karşı çıkmalıyız. Ancak çabamıza rağmen bölünme gerçekleşirse, ilkesel konular da söz konusu değilse, örgütlenen tüm eylemlere katılmalıyız.
Eylem birliklerine özel önem vermeliyiz. Eylem birlikleri esnasında ise ajitasyon-propaganda özgürlüğünü savunmalıyız. Güçlü birliktelikler farklılıklarımızın gizlenmesiyle değil açıktan ifade edilmesiyle örülebilir, demokrasi bilinci ancak bu şekilde geliştirilebilir. “Kitleler korkar, çekinir” vb geri kaygılarla örgüt yasakçılığına, pankart açılmasına engel olunmasına karşı çıkmalıyız. Ancak ikna edemediğimiz durumlarda çoğunluğun kararı doğrultusunda kitlelerin olduğu yerde bulunmalıyız. 6 Kasım öncesi ve sonrasında gerçekleştireceğimiz pratiklerle bu olumsuz durumu telafi etmeye çalışabiliriz.
6 Kasım sürecini yalnızca tek bir eylemle ele almamalıyız. Yerellerde eylem birlikleri yaparak etkinlikler, sergiler, konserler, forumlar vb pratiklerle en geniş kitlenin gündemine girmeyi hedeflemeliyiz.
6 Kasım YÖK protestoları sürecine mümkün olan en geniş kesimin katılımını hedeflemeliyiz. Öğrencilerin içinde yer alan duyarlı tüm örgütlenmelerin, öğretim üyelerinin ve işçilerin sendika ve derneklerinin, ailelerin ve diğer devrimci demokrat güçlerin YÖK protestolarına dahil olarak eğitim hakkını ortak şekilde savunması daha geniş bir kitlenin bir araya gelerek daha büyük etki yaratmasını sağlayacaktır. Devrimcilerin etkinliğinin zayıflığı bunu başarmayı zorlaştırabilir ancak katkı sunacağımız olumlu adımların etkisi kitle hareketlenmesinin gelişme emareleri gösterdiği bu dönemde oldukça fazla olacaktır.
Bu 6 Kasım’da yerellerde yoğun bir kitle çalışması bizler açısından vazgeçilmezdir. Ancak yerel çalışmaları tamamlayacak şekilde örgütlenmesi muhtemel, daha kitlesel merkezi bir eylem gündeme geldiği takdirde (yazının hazırlandığı esnada Genç-Sen’in bu yönlü bir önerisi vardı) bu eyleme katılacak diğer devrimci demokrat güçlerle işbirliği içinde bu eyleme de hazırlanmalı ve güçlü şekilde katılmalıyız.
Verimli bir 6 Kasım faaliyeti geçirmemiz 6 Kasım sonrasındaki süreci de olumlu etkileyecektir. Bu bilinçle tüm alanlarımızda en geniş kitle içinde devrimci bilinci yaymak ve mücadeleyi yükseltmek için harekete geçelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder