Bedeninden, etinden ve sütünden yararlanılan kadınlar
Sistem, içinde bulunduğu bataklıktan çıkmak için eskiden beri uyguladığı politikaları daha aktif bir şekilde, daha da bir iğrençleşerek piyasaya sunuyor. Bu konuda ekmeğine en çok yağ süren politika ise kadına dayatılan güzellik anlayışı. Kadınlara; döneme göre değişkenlik gösteren güzellik kıstaslarına uyması gerektiğini artık doğumdan itibaren öğütlüyor. Birey özellikle ergenlik döneminden itibaren kendini topluma ve kapitalizme beğendirebilmek adına onun normlarına uymak için çırpınıp duruyor. Bu tip bir destek aracı bulamayan beden de zaten daha sonra bir yıkım aracı haline geliyor.
Bu durumdan tabii ki bütün bir toplum etkileniyor ancak bir sektör haline gelen kozmetik, erkek egemen anlayışın bir yansıması olarak kadın üzerinde yoğunlaşıyor.
Kişinin kendini kabulü, gerek ruh sağlığı gerekse de iletişim açısından oldukça önemli. Bu kavramdan anlaşılması gereken kişinin kendini tanıması ve yapabileceklerinin farkına varmasıdır. Sınırlarını keşfedip, kendisiyle yüzleşebilmesi meselesidir yani. Ancak kapitalizm, sadece dayattığı güzellik anlayışından bahsedecek olsak dahi sürekli belirli ölçüleri ve algıları idealize ederek, kadına bu mertebeye ulaşabilmesi için bütün olanaklarını sunuyor ve aynı ölçüde olanaklarını sunmasını bekliyor kadından.
Beğenilmek için zayıflamak
Diyet besinler, estetik operasyonlar, rejimler, kozmetik ürünleri ve benzerlerinin oluşturduğu bu sektör; ideal kadın bedenine ulaşabilmek için büyük bir güç ve bütçe ayıran kadınlara yöneliyor. Her geçen süreç içinde bu kervana yeni kadınlar ekleniyor. Bu sayede bedenleri arzu makineleri ve parça metalar haline getiren denetimle kadın; kendisine yüklenen birçok anlam içinde kendi asıl benliğini yitirmeye başlıyor.
Bu nedenledir ki, en yaygın olan zayıflık ve zayıflama, sağlık nedenlerinden dolayı değil kendini belli bir anlayışa beğendirmek için yapılan bir uğraş haline geliyor. Sırf bu yüzden ciddi rahatsızlıklara yakalanıp, bütün bağışıklık sistemlerini çökerten kadınlar var. Daha geçenlerde Dila Kurt adlı genç bir kadın, herhangi bir sağlık sorunundan kaynaklı değil, sadece daha “güzel” gözükmek için bir zayıflama kampında yaşamını yitirdi. Sebebi sadece zayıflama merkezlerinin teknik yetersizliğinden değildi. Çünkü Dila ne ilkti ne de son. İdeal kiloya ulaşabilmek adına birçoklarının nasıl yöntemler uyguladığı biliniyor.
Kapitalizm bütün bunlara rağmen, sadece güzellik kavramını kullanarak cebini dolduruyor.
Sistem sadece bununla yetinmiyor
Kadın bedenini bir meta haline getiren sistem, ondan da faydalanmanın sınırlarını zorluyor, akla hayale gelmedik yöntemler uyguluyor.
Ülkemizde ve tüm dünyada satılan, şiddet gören bedenlerin var olması nasıl açıklanabilir ki? Çıkarları için 7’den 77’ye herkesin bedenini, ruhunu, iliğine ve kemiğine kadar sömüren bu sistem hâlâ masum rolü yapabiliyor maalesef. Sık duyduğumuz için duyarsızlaştığımız kimi olaylarda tüyleri ürpertecek yeni keşifler yapabiliyor. Henüz kendi cinselliğini bile keşfedememiş çocukların bedenlerini kendi iğrençliklerine alet edebiliyorlar. Daha geçen günlerde, Van’da tecavüz edilip abisinin evinde iple tavana asılı olarak bulunan D.B daha 8 yaşındaydı. Olayın ardından açıklama yapan yetkililer, hâlâ birbirlerine büyük bir iki yüzlülük ve pişkinlikle olayda bir failin olup olmadığını soruyorlar.
Düzen sınır tanımıyor
Kapitalizm, yaratıcılığının sınırlarını zorlayarak her gün yeni yöntemler buluyor sömürmek için. Tıpkı bir vampir gibi, gözleri kamaştıran ışığın ardında dişlerini geçirmek için bekliyor adeta. Bütün olan bitenin ardından hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi sahte bir şaşkınlık ve masumiyet ifadesiyle bakakalıyor. Yazık şaşkınlıktan bir şey yapamıyor.
Tıpkı geçenlerde, İsviçre’de bir restoran sahibi, müşterilerine yüzde 75 oranında anne sütü katılan ‘spesiyal yemekler’ hazırlamak için girişimlerde bulunmasının ardından yaptığı gibi. Yarım litresi için 5.6 dolar vereceğini açıklayan restoran sahibi, mevcut yasal boşluktan yararlandığını söylüyor. İsviçre ise bu konuda neredeyse “elleri kolları bağlı”(!) oturuyor. Meğer yasalarda süt üreticisi olarak insan belirtilmiyormuş. Özrü kabahatinden de beter olan bu açıklama da bize kapitalizmin her şeyi birbirine uydurmak için kırk takla attığını gösteriyor.
Yakında ilkokul ders kitaplarına da koyar bu ifadeyi: etinden, sütünden yararlanılabilen kadınlar…
9 Kasım 2008 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder