
Emperyalistler Yazıyor,
Yerli Uşakları Oynuyor;
Metin Belli, Roller Dağıtılmış…
Yine emperyalistlerin yönlendirmesiyle, onların politikalarına hizmet etmek ve dönen çarklarına daha fazla su taşımak için yerli uşakları aracılığıyla bizim için hiç de şaşırtıcı olmayan bir gelişmeye tanık olduk geçen süreçte: “Türkiye-Ermenistan yakınlaşması.”
Türkiye Dışişleri Bakanlığının üst düzey görevlileri ve Ermenistan Dışişlerinden meslektaşlarının İsviçre’de gizlice buluştukları yakın bir zamanda ortaya çıkmıştı. Yine son dönemde Ermenistan Devlet Başkanı Sarkisyan, TC Cumhurbaşkanını Dünya Kupası elemeleri için 6 Eylül’deki Türkiye-Ermenistan maçına davet etmiş ve 3 gün boyunca tüm burjuva medyaya yansıyan “uzun tartışmalardan” sonra A. Gül bu maça gitmişti.
Tüm bu yakınlaşmaların yaşanmasını isteyen “gücü” söylemeye bile gerek yok galiba! Ama yine de somut bir örnekle açıklamak gerek diye düşünüyorum: ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Daniel Fried, 18 Haziran 2008’de Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi’nde Kafkasya ilgili görüşmeler sırasında, Ermenistan’ın Türk sınırını tanıması, bunun yanı sıra Türkiye’nin de Ermenistan’la olan sınırını açması ve tarihinin karanlık bir bölümüyle yüzleşmesi gerektiğine değinmişti.
Kafkasya, ABD’nin küresel jeopolitik stratejisi açısından büyük önem taşımaktadır. Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’dan oluşan bu Güney Kafkas ülkeleri, Türkistan coğrafyasına ulaşımı kolaylaştıran, Rusya Federasyonu’nu etkisiz hale getiren ve Doğu ile Batı arasında enerji-ticaret transferinde stratejik geçiş yolu konumuyla ABD’nin Avrasya politikası veya Büyük Ortadoğu Projesinde (BOP) de oldukça önemli bir bölge konumundadır.
Hazar bölgesinde yer alan enerji kaynakları ve içerdiği zenginlikler ABD’yi her zaman cezp etmiş ve öncelikli ilgisinin bu bölgede yoğunlaşmasına neden olmuştur. Yine ABD açısından söz konusu bölgenin enerji kaynakları dışındaki diğer özelliği ise, Hazar Denizi üzerinden İran nüfuzunun engellenmesi ve Rusya’nın hâkimiyetinin dengelenmesi açısından konumun elverişliliğidir. Aynı zamanda ekonomik anlamda Türkiye’nin şu an Ermenistan’la sınırlarının kapalı olmasından kaynaklı ulaşamadığı Orta Asya pazarına direkt olarak ulaşmak da pastadan kocaman bir pay kapma anlamına gelmektedir. Türkiye’nin de bu Güney Kafkas ülkelerine komşu olması, bu ülkelere ulaşmak için Türkiye’nin kullanılmasını “meşrulaştırıyor” anlaşılan.
Olaya biraz da Ermenistan’ın çıkarları açısından bakalım: Azerbaycan giderek daha savaş yanlısı bir söylemde bulunuyor. Savaş başlatmak, Karabağ’ı güç kullanarak geri almak üzerine konuşan ve silahlara büyük paralar harcayan bir Azerbaycan var Ermenistan’ın karşısında. Ermenistan’ın Türkiye’yle arasını düzeltmesi doğal olarak Azerbaycan’la ikinci bir çatışma yaşanması riskini belirgin bir biçimde düşürecektir. Ayrıca TC ordusu, ABD ile ilişkilerinin iyi olmasını istiyor ve Ermenistan’la ilişkilerin normalleştirilmesi ABD ile ilişkilerin daha da iyi olması anlamına geliyor. Tabii bununla birlikte; ordu Azerbaycan’a çokça sempati besliyor ve TSK’nın Karabağ Savaşında Azerileri eğittiği de bilinen bir gerçek.
Ermenistan Devlet Başkanı Sarkisyan seçimler öncesinde ve sonrasında muhalefet partisine yaptığı baskılar nedeniyle yurtdışından gelen tepkilere karşı Avrupalıları ve ABD’yi kazanmak için Türkiye ile olan ilişkilerini kuvvetlendirmek istiyor. İşte tam da bundan olsa gerek 2009 yılının başından itibaren Ermenistan’dan elektrik satın alınacağı son açıklamalar arasında.
Olanları bir tiyatro sahnesine benzetiyorum aslında: bazı kural koyucular var ve metinleri onlar yazıp, kimlerin oynayacağını da onlar belirliyor. Sayın oyuncular da sanki gerçekten o karakterlermiş gibi ustaca oynamaya çalışıyorlar. Bir tiyatro oyununun son bulması gibi egemenler de gittikçe bir çıkmazın içine girecekler ve halk yığınları onların yaptıklarının “rol” olduğunu daha da fazla anladıkça onlar kafalarına çürük domates ve yumurta yemeğe mahkûm olacaklardır.
Marmara Üniversitesi’nden bir YDG’li
Yerli Uşakları Oynuyor;
Metin Belli, Roller Dağıtılmış…
Yine emperyalistlerin yönlendirmesiyle, onların politikalarına hizmet etmek ve dönen çarklarına daha fazla su taşımak için yerli uşakları aracılığıyla bizim için hiç de şaşırtıcı olmayan bir gelişmeye tanık olduk geçen süreçte: “Türkiye-Ermenistan yakınlaşması.”
Türkiye Dışişleri Bakanlığının üst düzey görevlileri ve Ermenistan Dışişlerinden meslektaşlarının İsviçre’de gizlice buluştukları yakın bir zamanda ortaya çıkmıştı. Yine son dönemde Ermenistan Devlet Başkanı Sarkisyan, TC Cumhurbaşkanını Dünya Kupası elemeleri için 6 Eylül’deki Türkiye-Ermenistan maçına davet etmiş ve 3 gün boyunca tüm burjuva medyaya yansıyan “uzun tartışmalardan” sonra A. Gül bu maça gitmişti.
Tüm bu yakınlaşmaların yaşanmasını isteyen “gücü” söylemeye bile gerek yok galiba! Ama yine de somut bir örnekle açıklamak gerek diye düşünüyorum: ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Daniel Fried, 18 Haziran 2008’de Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi’nde Kafkasya ilgili görüşmeler sırasında, Ermenistan’ın Türk sınırını tanıması, bunun yanı sıra Türkiye’nin de Ermenistan’la olan sınırını açması ve tarihinin karanlık bir bölümüyle yüzleşmesi gerektiğine değinmişti.
Kafkasya, ABD’nin küresel jeopolitik stratejisi açısından büyük önem taşımaktadır. Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’dan oluşan bu Güney Kafkas ülkeleri, Türkistan coğrafyasına ulaşımı kolaylaştıran, Rusya Federasyonu’nu etkisiz hale getiren ve Doğu ile Batı arasında enerji-ticaret transferinde stratejik geçiş yolu konumuyla ABD’nin Avrasya politikası veya Büyük Ortadoğu Projesinde (BOP) de oldukça önemli bir bölge konumundadır.
Hazar bölgesinde yer alan enerji kaynakları ve içerdiği zenginlikler ABD’yi her zaman cezp etmiş ve öncelikli ilgisinin bu bölgede yoğunlaşmasına neden olmuştur. Yine ABD açısından söz konusu bölgenin enerji kaynakları dışındaki diğer özelliği ise, Hazar Denizi üzerinden İran nüfuzunun engellenmesi ve Rusya’nın hâkimiyetinin dengelenmesi açısından konumun elverişliliğidir. Aynı zamanda ekonomik anlamda Türkiye’nin şu an Ermenistan’la sınırlarının kapalı olmasından kaynaklı ulaşamadığı Orta Asya pazarına direkt olarak ulaşmak da pastadan kocaman bir pay kapma anlamına gelmektedir. Türkiye’nin de bu Güney Kafkas ülkelerine komşu olması, bu ülkelere ulaşmak için Türkiye’nin kullanılmasını “meşrulaştırıyor” anlaşılan.
Olaya biraz da Ermenistan’ın çıkarları açısından bakalım: Azerbaycan giderek daha savaş yanlısı bir söylemde bulunuyor. Savaş başlatmak, Karabağ’ı güç kullanarak geri almak üzerine konuşan ve silahlara büyük paralar harcayan bir Azerbaycan var Ermenistan’ın karşısında. Ermenistan’ın Türkiye’yle arasını düzeltmesi doğal olarak Azerbaycan’la ikinci bir çatışma yaşanması riskini belirgin bir biçimde düşürecektir. Ayrıca TC ordusu, ABD ile ilişkilerinin iyi olmasını istiyor ve Ermenistan’la ilişkilerin normalleştirilmesi ABD ile ilişkilerin daha da iyi olması anlamına geliyor. Tabii bununla birlikte; ordu Azerbaycan’a çokça sempati besliyor ve TSK’nın Karabağ Savaşında Azerileri eğittiği de bilinen bir gerçek.
Ermenistan Devlet Başkanı Sarkisyan seçimler öncesinde ve sonrasında muhalefet partisine yaptığı baskılar nedeniyle yurtdışından gelen tepkilere karşı Avrupalıları ve ABD’yi kazanmak için Türkiye ile olan ilişkilerini kuvvetlendirmek istiyor. İşte tam da bundan olsa gerek 2009 yılının başından itibaren Ermenistan’dan elektrik satın alınacağı son açıklamalar arasında.
Olanları bir tiyatro sahnesine benzetiyorum aslında: bazı kural koyucular var ve metinleri onlar yazıp, kimlerin oynayacağını da onlar belirliyor. Sayın oyuncular da sanki gerçekten o karakterlermiş gibi ustaca oynamaya çalışıyorlar. Bir tiyatro oyununun son bulması gibi egemenler de gittikçe bir çıkmazın içine girecekler ve halk yığınları onların yaptıklarının “rol” olduğunu daha da fazla anladıkça onlar kafalarına çürük domates ve yumurta yemeğe mahkûm olacaklardır.
Marmara Üniversitesi’nden bir YDG’li
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder