BELLEKLERİMİZE ALTIN HARFLERLE KAZILI MİRASINIZI
MÜCADELEMİZE KATARAK BÜYÜTÜYORUZ!
“... Bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum. İnsanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler. Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektir.”*
Bir darağacında son bulmayacak kadar onurlu bir yolun yolcusuydu onlar ve tüm varlıklarıyla, ölümlerinin üzerinden geçen 37 yıl sonrasında bile cüretleri cüretimize, sevdaları sevdamıza, mirasları devrimci mücadelemize ışık tutuyor…
12 Mart Faşist Cuntası’nın azgın terörünün işçi, köylü ve gençliğin üzerinde bir karabasan gibi dolaştığı yıllardı. Faşizm tüm gücüyle devlet terörünü özellikle devrimci gençlik üzerinde estiriyor, birçok devrimci gençlik önderi hakkında tutuklama kararları çıkarıyor, katlediyor, hapsediyordu…
Bu, asla boşuna değildi. Boşuna değildi çünkü elli yıldan uzun bir süredir solun, sınıf hareketinin üzerine çöreklenmiş tüm reformist eğilimler gençliğin devrimci çıkışıyla tuzla buz olmuştu. THKO, THKP-C ve TKP/ML şahsında simgeleşmiş 71 Devrimci Çıkışı bu sürece denk gelmiş, devrimci gençlik sisteme olan öfkesini silahlı mücadele yoluna evrilmişti. Bu durumun kendisi bile tek başına yükselen sınıf hareketinin yanında egemenlerin yüreğine korku salmaya yetmiştir.
71 devrimci çıkışının en önemli mimarları arasında belirttiğimiz gibi hiç şüphesiz Deniz, Yusuf ve Hüseyin gelir. Sinan Cemgillerle beraber THKO’nun kurucuları ve önder savaşçıları olan Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan 6 Mayıs 1972’de idam edilinceye kadar bedenleri, bilinçleri ve yürekleriyle devrimci mücadele içerisinde yer almış ve idamlarındaki politik duruşlarıyla da devrimci mücadelemize değeri ölçülemez büyük bir miras bırakmışlardır.
Üç devrimci önderin idam ediliş süreçleri başlı başına faşizmin kendi koyduğu yasalara kendisinin uymadığının en net resmidir. Sistem partilerinin de gerçek yüzlerinin açığa çıkarmıştır dava. Faşist Türkeş ve Demirel’in yanı sıra o dönemde büyük bir ilericilik atfedilen İsmet İnönü’nün şefliğini yaptığı CHP’nin de gerçek yüzü bir kez daha teşhir olmuştur. İğrenç bir oyun tezgahlanmış ve mecliste kabul edilen idam kararının Milli Şef’in tüm çabalarına ve karşı oyuna rağmen alındığı lanse edilmiştir. Karara mecliste 48 aleyhte oy çıkmıştır. Bunlardan bir milletvekili TİP’lidir ve CHP’nin 144 milletvekili vardır. Milli Şef idama o derece karşıdır ki lideri olduğu partisini bile ikna edememiştir. Sistem partilerinin doğasına aykırı olan bu durum Atatürk’ten sonra ‘İkinci Adam’ olarak anılan İsmet İnönü nezdinde ise imkansızdır.
Denizlerin idamlarının engellenmesi için gerçekleştirilen imza kampanyaları, düzenlenen gösterilerin büyüklüğü, yine devrimci önder Mahir Çayan önderliğindeki bir grup THKP-C’linin, THKO’lularla beraber idamları durdurmak için gerçekleştirdikleri eylem vb. onlarca olay davanın halkın gündeminde kapladığı alanın göstergesidir.
Faşist anayasaya bile aykırı bir biçimde idam edilen bu üç yiğit devrimci şahsında faşizm korku siyasetini pekiştirme çabasında olmuştur. Karar politiktir ve mesaj nettir: silahlı mücadeleyi engellemek devrimci gençliğin ve emekçi halkın mücadelesini sistem içine hapsetmek…
Fakat artık çok geçtir çünkü onların yaktığı ateşin kıvılcımları bozkırlarda tutuşmuştur bile… Tüm çıplaklığıyla devrimin yolu konusunda bilinç sıçraması yaşatmıştır onların çıkışı ve bu açıdan devrimci mücadelemizi en büyük değerleri arasındaki yerlerini onurla almaktadır bu üç yiğit devrimci önder, tıpkı Mahir ve İbrahim gibi…
Marksist fikirleri savunmanın pratikte devrimci olmadıktan sonra hiçbir anlamı yoktur. Ve pratikte devrimci olan herkes politik olarak Marksist sayılamaz elbette. Ve hiç kuşkusuz ki pratikte ileri olmak teoride ileri olmaktan önde gelir. İşte bu nedenden kaynaklı dönemin onca “eski tüfeğinden” çok daha anlamlı bir miras bırakmıştır Deniz, Yusuf ve Hüseyin… Bu gerçek 6 Mayıs’ı bizler için bir anma günü olmanın ötesine taşımaktadır.
68 devrimci ruhunun ve 71 devrimci kopuşunun Yeni Demokrat Gençler açısından bu nedenle önemi büyüktür.
Önemi büyüktür çünkü bizler idamından üç gün önce köylülere dönük mecliste tartışılan bir yasayı inceleyen Hüseyin İnan’ın devrimci sorumluluk bilincini taşıyoruz.
Önemi büyüktür çünkü bizler Yusuf Arslan’nın halka olan bağlılığının ifadesi olan sehpadaki, “Ben hiçbir kişisel çıkar gözetmeden…” sözlerini “halka hizmet et!” şiarıyla birleştirip mücadelemizde pekiştiriyoruz.
Önemi büyük çünkü biz Deniz Gezmiş’in militan duruşunu, halka adanmışlığını, pratik müdahaleciliğini örgütlü gücümüzde yaşatmaya çalışıyor/yaşatıyoruz.
Halkımızın bu kara günlerine son verecek, bu kara düzenin bekçilerini tarihin çöplüğüne gönderecek devrimci mücadelemiz de her gün daha fazla Denizlerden öğrenmektedir…
Çünkü bizler ufkunu kampüslerle sınırlayan bir hareketi değil Denizlerin devrimci pratiğinin yarattığı sıçramanın ruhunu temsil ediyor, yolunu izliyoruz. Devrimci pratiğimizi devrimci bilincimizle birleştiren bir ideolojiden beslenerek, onların hatalarına düşmeden, onlar gibi yaşamaya çalışarak bu haklı mücadeleye olan inancımızı güçlendiriyoruz.
Onları tüm devrimci saygımızla anıyoruz çünkü onların devrimci mirasını bilinçlerimizde, devrimci mücadelelerini mücadelemizde yükseltiyoruz…
Onları anıyoruz çünkü onlardan aldığımız güçle daha sıkı sarılıyoruz her yeni güne ve biliyoruz ki onları anmak örgütlü gücümüzü yükseltmek, onların uğruna göz kırpmadan sehpaya gittikleri mücadeleyi zaferle taçlandırmaktan geçmektedir…
*Deniz Gezmiş’in idam edilmeden önce babasına gönderdiği mektubundan.
20 Mayıs 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder