20 Mayıs 2009 Çarşamba

Haluk Zorusevmez-Mizah

SOĞAN YEMEDİM Kİ AĞZIM KOKSUN!

Merhaba Sevgili Gençler,
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cemil Çiçek geçtiğimiz haftalarda telefon dinlenmesi konusunda böyle bir açıklamada bulunmuş. Şahsen ben bu açıklamayı takdirle karşılamış bulunmaktayım. Canım eğer suç teşkil edecek bir şeyler konuşmadıysanız neden telefonunuzun dinlenmesinden gocunacaksınız ki? Böyle çeşitli kurumların çıkıp da demokratik hak falan demesini garipseyen birisiyim ben. Bakın koskoca Bakan bile Melih Gökçek’le yaptığı konuşmanın teknik takibe (son dönemin popüler bir deyimi olduğu için ben de kullanmak istedim) takılmasından rahatsız olmuyor. Keza Sayın Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin de “suç işlemediyseniz rahat olun” derken bundan bahsetmektedir. Bakınız efendim kabine üyeleri el birliğiyle telefon dinlenmesinin korkulacak bir şey olmadığını toplumumuza anlatma gayreti içerisindeler. Ancak toplumumuz huysuz işte ne yapalım. İddia olunan Ergenekon terör örgütü (mahkeme kararıyla böyle kullanılması gerekiyor, hatırlatmak isterim) iddianamesi vesilesiyle “vay be herkesin telefonu dinleniyormuş” diyen toplumumuza ben de soğan yemediyseniz ağzınız kokmaz, boşuna telaşlanmayın demek istiyorum. Keza “yasal” olarak 70 bin kişinin dinlendiğini yine Sayın Şahin geçtiğimiz haftalarda açıkladı.
Ben bu vesileyle siz gençlerle bazı önerilerde bulunmak istiyorum. Malum ülkemiz, bol ekşınlı bir ülke. Suların bir türlü durulmadığı ülkemizde siz gençlere de bazı görevler düşüyor. Örneğin geçtiğimiz aylarda yapılan bir operasyonda yakalanan bir iki gencin telefonlarının dinlenmesi sonucunda kısa mesaj (sms) yoluyla birbirlerine şöyle söyledikleri anlaşılmış: “…görüşürüz k.i.b.” malum bu ifade iddianameye de “yasadışı kib terör örgütü” şeklinde geçmiştir. “görüşürüz k.i.b.”in “görüşürüz kendine iyi bak”ın kısaltması olduğu açıktır. Ancak aynı zamanda biraz hayal gücü, biraz yaratıcılıkla bildiğimiz “kendine iyi bak” kısaltmasını, “komünist işçi birliği”, “komünist ihtilalci birlik”, “kızıl inşa birliği”, “komünizm için buradayız”, “kanınızı içeceğiz biz”, “körebe için birleştik”, “kazım in bakalım”, “kentinizi iyi bulduk”, “kemal ile banu” şeklinde de yorumlayabiliriz. Vallahi ben biraz düşününce daha onlarcasını çıkarabildiğimi fark ettim. Eminim sizler de bu yazıyı okurken onlarca yeni açılım uydurabilirsiniz. İşte bu iddianame göstermiştir ki öyle kısa mesajlarda falan kısaltma kullanmamak gerekmektedir.
Öte yandan gerçekten de böyle bir örgüt varsa (k.i.b.’den bahsediyorum) sadece mesajlarda bu örgütün adını ağzına alan yüz binlerce genç olduğunu yetkililere üzülerek bildirmek istiyorum. Büyük ihtimalle de ülkedeki en büyük teşkilatlanma bu olsa gerek. Bunun dışında örneğin arkadaşınız dışarı çıkmışsa “Hacı gelirken de iki ekmek alsana” gibi ifadeler kullanmamaya dikkat etmeniz gerekiyor. Bir kere öyle “hacı, hoca, usta vb” lakapların kod adı olmadığını açıklamanız zor olacaktır. Bir sorgulama esnasında “oğlum senin ismin berke değil mi, neden sana hacı diyorlar?” dediklerinde söyleyebilecek bir şeyiniz kalmaz. Ayrıca ertesi günkü gazetelerde de “hacı (hoca, usta, ufaklık vb) kod adlı terör örgütü mensubu yakalandı” şeklinde manşet olabilirsiniz. Bakınız tüm lakaplar nasıl da uyuyor manşete?
Sonra “gelirken iki ekmek al” da oldukça tehlikeli. Bakınız yine bir gazete haberiyle tehlikeyi anlatayım size: “terör örgütü mensuplarının şifreli bir haberleşme sistemi kullandıkları tespit edildikten sonra gerekli birimlerce aylarca teknik takibe alınan hücre dün çökertildi.” İki ekmeğin, iki bomba, iki silah vb olup olmadığını kanıtlamak da zor olacaktır.
Neyse ben bu işin içinden çıkamıyorum. Başka herhangi bir mesajın da aynı şekilde yorumlanması kuvvetle muhtemeldir. Şimdi “Haluk Abi ne yapalım o zaman?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Vallahi ben biraz telefon kullanmaya ara verdim. İki tane iyi yetiştirilmiş haberci güvercini edindim, hem olası bir yanlış anlaşılmanın önüne geçtim hem de biraz nostalji yapıyorum. Sizlerin de bu dönemde yetkilileri boş yere oyalamamak için mesajlarınıza, konuşmalarınıza dikkat etmenizi tavsiye ederim.
Şimdi de sizlerden gelen maillere cevap verelim. Bu alttaki mail aylarca önce gelmişti ve o zaman cevap vermiştim. Baharın gelmesi ve başka arkadaşlara da deneyim olması açısından buraya aktarıyorum:

“Gönderen: safizbiraz@... Kime: haluk_zorusevmez@hotmail.com Konu: Yandım.
Merhaba Haluk Abi, ben yazılarını dikkatle takip eden bir YDG’liyim ancak kişisel konularda özellikle de sevda meselelerinde yeterince kafamızı açmadığın, tecrübelerini yeterince aktarmadığın için sana sitem etmek istiyorum. Neyse abi lafı uzatmayayım, ben aylar önce çeşitli konuşmalarda arkadaşlara “örgütlü kadınlar genelde kendilerinden politik olarak ileri olanlara aşık olurlar, bu doğru değildir” gibi ahkamlar kesmiştim. Şimdi de o arkadaşlardan birisine aşık oldum. Galiba büyük bir hata ettim, yandım, pişmanım, ne yapmalıyım?”

Merhaba safizbiraz, yani mailini okuyunca hakikaten biraz saf olduğuna kanaat getirdim. Ancak panik yapacak bir durum yok. Hemen yaptığın hatayı telafi edebiliriz. Öncelikle gayet doğal bir konuşma esnasında aşk konusunda yeni kaynaklardan yeni bilgiler falan edindiğini, politik olarak ileriye aşık olmanın doğal olduğunu öğrendiğini söyle. Sonra da artık çeşitli şekillerde aşık olduğun arkadaşla vakit geçirmek için bahaneler üret. E artık daha fazlasını ben anlatmayayım, herhalde bundan sonrasını çözebilirsin.”

“Gönderen: sensizdik@... Kime: haluk_zorusevmez@hotmail.com Konu: Ezildik
Haluk Abi, geçtiğimiz ay içerisinde hem lise hem de kadın buluşması vesilesiyle toplandık. Öncelikle eksikliğini fazlasıyla hissettiğimizi belirtmek isterim. Hatta bir arkadaşımız çıkıp senden bahsederek özlemimizi ifade de etti. Abi, bu kadın buluşması esnasında o kadar ezildik ki anlatamam sana. Hatta bir arkadaş çıkıp ‘erkeğe uygulanan şiddet meşrudur’ bile dedi. Biz çok üzüldük, ezildik, kırıldık. Keşke orada olsaydın da haklarımızı savunsaydın.”

Sevgili sensizdik. Böyle her vesileyle bir araya geldiğiniz ve bu dönemde de param olmadığı için aranızda bulunamadım. Anladığım kadarıyla bazıları yokluğumdan yararlanmış ve atıp tutmuş ortalıkta. Hayır, ne demek efendim erkeğe uygulanan şiddet meşrudur. Yani çıkıp da cevap verememenize oldukça içerledim. Böylesi durumlarda çok çekingen kalmak iyi değildir. Bu kadın komisyonu korksun artık benden, enselerindeyim.
Sevgili Gençler, bir iki kelam ettik yine geldik bize ayrılan kısmın sonuna. Size bu ay örnek bir şahsiyetin hayatını anlatan bir kitabın tanıtımını yapacaktım aslında. Bana “sanat sepetten anlamıyor” diyenlere Oblomov’u anlatarak cevap olacaktım ama maalesef yerim kalmadı. Artık başka bir sayıda anlatırım üşenmezsem. Hepinize güzel günler dilerim.
NOT: Köşemin başındaki “mizah” vurgusunu görmediğimi sanmayın. İntikamım kötü olacak.

Hiç yorum yok: