20 Mayıs 2009 Çarşamba

ÇOCUKLARA KIYMAYIN EFENDİLER!

Bugün sokakta, okulda, cezaevinde faşizmin en acı yüzüyle daha 18’ine gelmeden karşılaşıyor bu ülkenin çocukları. 16’sına gelmeden çalışmak zorunda kalan o küçük bedenler “ailem yoksul, para kazanmalıyım” diyerek büyük bir yükü omuzlamak zorunda bırakılıyor. Kimisi arkadaşının panzer altında kalarak can vermesine hayatta kim bilir kaç kez daha yaşayacağı acının öfkesiyle karşılık verirken, kimisi başbakanı protesto ettikleri için yasa dışı eylem ve yasa dışı örgüt üyeliğinden tutuklanıyor, cezaevlerine konuyor. Kimisi ailesine bakmak için mendil satarken zabıtaların azgınca saldırısından kurtulma çabasında araba altında can veriyor. Evet, bu halkın çocukları acıyı, zulmü, baskıyı tanıyarak büyüyor, okuma hakları ellerinden alınıyor, insanca, çocukça yaşama hakları ellerinden sökülüp alınmaya çalışılıyor. O küçücük bedenler kendilerine bu zulmü yaşatanlara karşı alanlara çıkarak büyüyor, kardeşlerinin katillerine öfke saçıyorlar. Faşizm ise onları en ağır şekilde yargılamanın yollarını arıyor. Çocuk mahkemelerinde yargılanmaları gerekirken, terör örgütü üyeliğinden Özel Görevli Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaları kararı veriliyor.
Vahşi kan emici emperyalist düzende içerisi ya da dışarısı bu çocukların yaşadığı sefaleti değiştirmiyor. Faşizm, çektikleri acıyı görmezden gelerek mendil satan, katillere taş atan çocukların ailelerinden hesap soruyor. Adana’da Vali, eylemlere katılan çocukların ailelerinin yeşil kartlarının iptal edilmesini, bu büyük icadını keyifle savunuyor. Çocuklarsa cezaevinde değil, okulda olmak istediklerini haykırıyorlar milletvekillerine yazdıkları mektuplarla. Geleceğini yok sayanlara inat geleceğe umutla bakan bu çocukların cezaevinde imrenilesi bir yaşam düzenlediğini öğreniyoruz biraz da mahcup ve utanarak. Onlar, kendilerine reva görülen zulme ve karanlığa, geleceksizliğe ve umutsuzluğa rağmen sabah erken kalkıyorlar, hep birlikte spor yapıyorlar, kahvaltılarını kolektif bir şekilde hazırlıyorlar, sonra birlikte kitap okuyup eğitim çalışması alıyorlar… Kısacası hapishanede yaşlarından çok daha büyük bir komün hayatı yaratıyorlar.
Bu ülkenin ötekileştirilmiş çocukları var ve onlar düzenin adaletsizliğinin içinde kendi adalet anlayışlarını yaşatma çabası veriyorlar. Egemenler ise sömürüyü her geçen gün katmerleştirerek gençliği çocuk yaşta sisteme yedekleme çabası veriyor, köhneleşmiş düzenlerinde bugünün ve geleceğin ucuz işgücü olarak görüyorlar. Fakat yaşanan yoksulluk içerisinde yoğrulan bu çocukların öfkesi suratlarına birer tokat olarak inmekte, egemenler, kendilerine has korkularıyla çareyi tüm kolluk kuvvetleriyle azgınca saldırıda görmekte. Emperyalistler ve uşakları var olan krizlerinin de etkisiyle halkı her türlü baskı ve zor aracıyla sindirmeye çalışmaktadır.
Zaman, sistemin korkularını, direngenliği, mücadeleyi büyütme zamanıdır.
Zaman, yoksulluğun, sefaletin, sömürünün, zulmün, geleceksizliğin hesabını sorma zamanıdır.
Zaman, yığınları çocuk yaşta zulümle tanıştıranlara karşı anti-emperyalist, anti-faşist, anti-feodal mücadeleyi daha da güçlü örme zamanıdır.
YTÜ’den Bir YDG’li

Hiç yorum yok: