Bir örgütün gerçekleştirdiği çalışmalarda azımsanmayacak yerde duran olgulardan birisi de slogan gerçekliğidir. Her ne kadar “slogan” algılayışımız salt belirli eylemlerde atılan sloganlara indirgenmiş olsa da devrimci bir örgüt açısından, kısa ya da uzun vadeli hedeflerin, güncel gelişmelere yönelik tepkilerin en özlü ifadesi olması açısından slogan, daha önemli bir yerde durmaktadır.
Slogan, ilk paragrafta da ifade ettiğimiz gibi güncel konularda, taktiksel planda ya da daha uzun vadeli, stratejik hedefte örgütün anlayışını en kısa ve net ifade eden şiardır. Stalin yoldaş şiarları; ajitasyon, propaganda ve eylem şiarları olarak sınıflandırmıştır. Bu tanımlamaları açarken de ısrarla birbirlerine karıştırılmamaları gerektiğini vurgulamıştır.
“8- (Genel) direktif, parti için bağlayıcı olan, şu ve şu zamanda, şu ve şu yerde doğrudan eyleme geçme çağrısıdır. ‘Tüm İktidar Sovyetlere’ şiarı, Nisan başlarında (“Tezler”), bir propaganda şiarı idiyse; Haziran’da ajitasyon şiarı ve Ekim’de (10 Ekim) eylem şiarı haline geldiyse, Ekim’in sonunda da dolaysız direktif haline geldi” derken Stalin bu anlayışı vurgulamaktadır. Genel hatlarıyla özetlersek “Tüm İktidar Sovyetlere” şiarı, ilk etapta örgütlenmeye çağrıyı ifade ederken daha sonrasında kitlelerin özlemini dile getirmekte, Ekim devrimi öngününde ise kitleleri harekete geçirme amacı taşımakta, sonrasında ise dolaysız direktif, hareketin kendisi olmaktadır. Stalin bu konuya önem verirken, örneğin, Nisan 1917’de “Tüm İktidar Sovyetlere” şiarının eylem şiarı olarak algılanmasının, zamansız bir ayaklanmanın önünü açacağını, bunun da devrime zarar vereceğini anlatma kaygısıyla hareket etmiştir. Görüleceği üzere bir tek (ama oldukça önemli bir tek) sloganın dahi nasıl bir anlayışla yorumlanması gerektiğine güzel bir örnek vermektedir Stalin yoldaş. Bu elbette ki her sloganın fazlasıyla ve kılı kırk yararak düşünülmesi gerektiği anlamına gelmemektedir ancak öte yandan slogan/şiar konusunun, yürütülen çalışmanın kapsamı göz ardı edilmeden sanılandan fazla önem taşıdığı da açıktır.
Stalin, strateji ve taktiği açıklarken, uzun dönemli ve kapsamlı plana strateji, kısa ve daha esnek, hızlı değiştirilebilir plana ise taktik denildiğini vurgulamaktadır. Taktik(ler) bu nedenle stratejiye hizmet edecek tarzda belirlenmelidir. Bu haliyle 1917 Şubat’a kadar Demokratik Devrim, Şubat’la Ekim arası ise Sosyalist Devrim hedefi Bolşeviklerin stratejilerini oluşturmuştur. Dikkatle incelediğimizde bu iki stratejiye göre Bolşeviklerin nasıl bir hat izlediğini daha iyi anlayabiliriz. Bu nedenle şiar/slogan, genel olarak strateji ve taktik endeksli düşünülmesi gereken bir konudur.
Doğru slogan, yürütülen tüm çalışmaların bir parçası olarak, kitleleri ajite etmesi, onları örgütlenmeye çağırması ya da harekete geçirmesi açısından fazlasıyla önemsenmeyi hak etmektedir. Lenin yoldaş Demokratik Devrimde Sosyal Demokrasinin İki Taktiği adlı eserinde “Yığınlara önderlik etmekte doğru taktik sloganlara sahip olmak, bugün son derece büyük bir önem taşımaktadır. Devrimci bir dönemde, ilkelere dayanan sağlam taktik sloganların önemini küçümsemek kadar tehlikeli bir şey olamaz” derken, bundan bahsetmektedir.
Benzer bir anlayış olması açısından kendi tarihimizden bazı anekdotları aktarmak istiyoruz. Nihai olarak YDG, Bolşevik Parti gibi bir komünist örgütlenme olmasa da politik arenada sloganların önemini bilmekte ve çalışmalarını bu politik eksende örgütlemeye çalışmaktadır. Emperyalizmin Irak işgali döneminde gerçekleştirdiği bir kampanya faaliyetinde YDG, “İşgale değil direnişe ortak ol!” şiarını benimsemiş ve bu şiar ekseninde çalışmalarını yürütmeye başlamıştır. Ancak kısa bir süre içerisinde bu slogan YDG içerisinde tartışılarak esasta subjektif bulunmuştur. Direnişe fiilen ortak olma zemini bulunmayan YDG’nin bu slogan üzerinden kitlelere gitmesi büyük bir sorun teşkil etmeyecek olsa dahi bu slogan yerine “işgale değil direnişe destek ver” sloganının kullanılması daha mantıklı ve gerçekçi bulunmuştur. Yine geçmiş dönemde kısa bir süreçte kullanılan “Gençlik yürüyor, YDG büyüyor” sloganı da gerçekçi olmadığı için eleştirilmiş ve kullanılmamaya başlanmıştır. Reel olarak halk gençliğinin kendiliğinden mücadelesinin durakladığı bir dönemde “gençlik yürüyor” sloganını benimsemek doğru olmayacaktı. Yine cepheden reddedilmese de “Yaşasın halkların kardeşliği” sloganı, nesnel gerçekliği yansıtmadığı için tarafımızdan tercih edilen bir slogan değildir. Hangi ulustan olursa olsun devrimden çıkarı olan sınıfların oluşturduğu tek bir halkın varlığı, halklar belirlemesinin altını boşaltmaktadır. Türkiye’de devrimden çıkarı olan sınıflar bellidir ve bunlar bir halkın parçalarıdır, ancak iki ayrı ulusun ve çeşitli milliyetlerin olduğu açıktır.
Elbette ki YDG’nin kendi sloganlarının dışında, eylem birlikteliği anlarında yukarıdaki sloganların kullanılması “ilkesel” bir düzlemde reddedilmemiş, yeri geldiğinde “işgale değil direnişe ortak ol” sloganı da “yaşasın halkların kardeşliği” sloganı da eylem birlikteliklerinde atılmıştır. Bu sloganların atılması “ilkelerimizden taviz veriyoruz” şeklinde algılanmamış, ancak subjektif yanlarının olduğu çeşitli platformlarda dile getirilmiştir.
Yaptığımız bu giriş, genellikle eylem anlarında akla gelen “slogan” konusunun pek de küçümsenmeyecek bir konu olduğunu anlatma kaygısındandır. Çeşitli alanlarda dostlarımızın “YDG bu slogan konusunu neden önemsiyor?” sorusuna bir cevap olabilmek için zaten bilinen bir meseleyi tekrar hatırlatmak istememizin nedeni budur. Görece uzun yıllardır birlikte hareket ettiğimiz dostlarımızın YDG’nin anlayışı, politik hattı ve doğal olarak benimsediği sloganlar üzerine bilgisinin olduğunu düşünmemiz doğaldır. Keza YDG de eylem birlikteliğiyle hareket ettiği dostlarının anlayışına saygılı olma konusunda azami bir dikkat göstermektedir. Kendi değerlendirmelerimiz ekseninde devletin niteliğinin eylem birlikteliklerinde “komprador patron-ağa devleti” olarak ifade edilmesi konusunda ısrarcı davranmıyorsak bunun nedeni diğer dostlarımızın böyle bir değerlendirmesinin olmamasından kaynaklanmaktadır. İşte bu ve benzeri bir anlayış doğrultusunda ısrarla eylem birlikteliklerinde “yaşasın devrim ve sosyalizm” sloganının önümüze getirilmesine bir anlam vermemiz mümkün değildir.
YDG kendi programında da belirttiği gibi ülkenin sosyo-ekonomik yapısını yarı-feodal, yarı-sömürge olarak tanımlamaktadır. Bu tanımlama ekseninde “yaşasın devrim ve sosyalizm” sloganını YDG’nin ilk hedef belirleyerek kabul etmesi beklenemez. Bu belirlemeden yola çıkarak “YDG sosyalizmi savunmuyor” savını ortaya atmak ne kadar anlamsızsa “sloganlar bu kadar önemli mi?” demek de o kadar anlamsızdır. Bu sloganı karşımıza ısrarla getiren dostlarımıza, sınırsız, sınıfsız, sömürüsüz bir toplumu ifade eden “komünist bir dünya kuracağız” sloganını neden atmadıklarını sormak isteriz. Bu sloganın troçkist bir slogan olmasından ziyade anda savunulmayacak derecede subjektif olması da atılmasının önünde engel teşkil etmektedir. Keza sınırsız, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya sloganını bu anda atmak (komünist bir dünya kuracağız sloganından farklı bir slogan da olabilir) işte bu nedenle hiçbir örgüt tarafından tercih edilmemektedir. Herhangi bir örgütün dostlarımıza eylem birlikteliklerinde “komünist bir dünya kuracağız” sloganını ortak slogan olarak önermesini devrimci dostlarımız “nasıl olsa slogan, önemli değil” şeklinde karşılarlar mı ya da “biz komünizme karşıyız, o nedenle bu sloganı atmıyoruz” derler mi bilmeyiz ama bizim açımızdan bu sloganlar anda subjektiftir.
Keza bu açıklamanın yanı sıra söylemekte fayda var ki gerek savunanlar açısından “sosyalizm” sloganının gerekse de “demokratik devrim” sloganının her eylemde atılmasının da tercih edilmemesi gerektiğini düşünmekteyiz. Tek bir slogana dahi ne kadar önem verilmesi gerektiğini yazımızın girişinde bolşeviklerin pratiğinden aktarmaya çalışmıştık. Bu düzeyde bir ele alış beklemesek de anda kitlelerin beklentilerini ifade eden ve sürekli bir adım ilerisini gösteren sloganlara öncelik verilmesi daha anlamlı olacaktır. Bu nedenle bizim her eylemde “demokratik devrim” sloganını yoğun bir şekilde atmadığımız, bazı eylemlerde de hiç atmadığımız da eminiz slogan tercihlerimizi “ilkelilik” düzleminde sorgulayan dostlarımız tarafından fark edilmiştir.
Keza kitlelerin beklentilerini anlayamayan ve onların özlemlerini ifade etmek yerine sadece kendisini anlatmayı tercih eden bir örgütün yaptığı propaganda, eksik bir propaganda olacaktır. Elbette ki meseleyi sadece eylemlerde atılan sloganlar üzerinden anlatmaya çalışmıyoruz. Seçilen şiar ve onun ekseninde yürütülen politik çalışma, eylemlerde dillendirilen sloganlar vb. bu kapsamda incelendiğinde söylemeye çalıştığımız daha iyi anlaşılacaktır.
20 Mayıs 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder