ÜNİVERSİTELİ GENÇLİĞİN ÖRGÜTLÜ GÜCÜNÜ YÜKSELTMEK İÇİN TÜM OLANAKLARIMIZI SEFERBER EDELİM!
Geride bıraktığımız 1 Mayıs süreci, yoğun bir çalışma temposu ve birçok üniversitede farklı gündemler ve pratikler üzerinden onlarca deneyimin hanemizde birikmesini sağlamıştır. Egemenlerin üniversiteler üzerinden saldırılarını arttırdığı ve keza bu saldırılara karşı çeşitli tepkilerin eyleme dönüşeceğini/dönüşme potansiyeli taşıdığını bu köşede daha önce belirtmiştik. Bunun en son örneği Eğitim-Sen’in de destek verdiği, İstanbul, İTÜ, YTÜ, Marmara, Boğaziçi, Ankara, ODTÜ, Hacettepe, Dokuz Eylül, Ege, Kocaeli, Uludağ Üniversiteleri ve İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü araştırma görevlilerinin 18 Nisan’da tüm kampüslerde eş zamanlı olarak; YÖK’ün üniversite özerkliğini hedef alan ve iş güvencesini ortadan kaldıran uygulamalarına karşı gerçekleştirdikleri basın açıklamaları ve eylemlerdir.
Yine son birkaç ay içerisinde çeşitli üniversitelerde gerçekleştirilen yemekhane, yurt eylemleri açıklamaya çalıştığımız duruma örnek olarak gösterilebilir. Krizin etkisini yükseltmesi ve yüksek öğrenim alanında Bologna Projesi’nin beraberinde getireceği saldırıların karşısında yukarıda bahsettiğimiz tepkiler ise sınırlı ve yetersizdir. 20-29 Nisan tarihleri arasında eğitimin ticarileştirilmesine karşı dünyanın birçok ülkesinde gerçekleştirilen eylem, miting vb. etkinliklerin ülkemizde yaşanmadığı gerçeği bunun kanıtıdır.
Sıkça tekrar ettiğimiz; üniversiteli gençliğin büyük oranda örgütsüz oluşu kendisine yönelik saldırılara karşı koyamamasının temel nedenidir. Fakat bu gerçekliğin böyle devam etmeyeceği/etmemesi gerektiği ortadadır. Yukarıda bahsini ettiğimiz eylemlerin bir kısmının üniversitelerde örgütsüz gençlik tarafından gerçekleştiriliyor oluşu da bu karenin diğer yüzünde durmaktadır. Üniversiteli öğrenciler içinde ileri kitlenin önemli bir kısmının örgütsüz ve mevcut örgütlülüklere güvenmeyen ama tepkisini bir şekilde dışa vuran bir tutum sergilediğini gözlemlemekteyiz. DEÜ’de süren yemekhane boykotu, Gaziantep Üniversitesinde yapılan yurt eylemi ve daha birçok eylemlilik üniversitelerde kendisine bağımsızım diyen üniversiteli gruplar tarafından gerçekleştirilmektedir.
Bu tablonun yanında YDG’nin de içerisinde faaliyet yürüttüğü ve henüz üniversiteli gençliği kucaklamaktan uzak olan birçok öğrenci örgütlülüğü vardır. Genç-Sen, çeşitli fakülte ve okullarda var olan öğrenci dernekleri, TMMOB ve Eğitim-Sen’in öğrenci odaları, öğrenci toplulukları vs. gücümüz ve etki alanımız dahilinde içerisinde faaliyet yürüttüğümüz çeşitli öğrenci örgütleridir.
Genç-Sen ve diğer DKÖ çalışmalarına dair anlayışımız…
Bu örgütlülüklerin her üniversitenin ve yerelin somut durumuna göre geniş kesimleri kucaklayamaması tek başına bu örgütlülüklerin yaşadığı sıkıntılarla anlatılabilecek bir durum değildir. Bir örgütlülüğün geniş kesimleri kucaklaması, harekete geçirmesi ve eğitmesinin önkoşulu o örgütlülüğün üzerine oturduğu zeminin doğruluğuna ve doğru zemindeki ısrarlı çalışmasına bağlıdır. Bu durum faaliyet yürüttüğümüz örgütlerin doğru bir zeminde bulunmamasını biz YDG’lilerden bağımsız ya da dışımızdaki bir durum haline getirmemektedir. Eğer herhangi bir alanda alanımızın somut durumuna göre herhangi bir kitle örgütünde faaliyet yürütme kararı almışsak bu karara uygun ısrarlı ve kararlı bir mücadele içerisinde olmamız zorunluluktur. Israrcı olmayan bir faaliyetin sonunda istediğimiz düzeyde ya da zeminde bir durum yaratmayı beklemek hayalciliktir ve bu durum asla bir DKÖ’de faaliyet yürütmemenin veya “yürütüyor gibi görünmenin” ön koşulu olmamalıdır.
Üniversiteli gençliğin bu derece örgütsüz durduğu ve var olan örgütlerin üniversiteli gençliği örgütlemekten uzak olduğu bir zeminde bizlerin görevi içerisinde faaliyet yürüttüğümüz herhangi bir DKÖ’yü en geniş kesimi kucaklayacak bir pratiğin içerisine sokmaktır. Var olan tablo düşünüldüğünde, III. Konferansımızda ısrarla vurguladığımız DKÖ’lerde çalışmanın önemi ve etki alanımızın artmış olması gelinen aşamada bir üst aşamaya sıçramak zorundadır.
Yukarıda saydığımız diğer tüm öğrenci örgütlerinin yanında bugünkü aşamada Genç-Sen’in özel bir önemi ve yeri vardır. Bu önem bu örgütün kendisine biçtiği tüm öğrenci gençlik sendikası olma iddiasından ileri gelmektedir. Öğrenci derneklerini esas öğrenci öz örgütlülüğü olarak tanımlıyor oluşumuz Genç-Sen’i önemsiz kılmamaktadır. Fakat birçok alanımızda bu örgüt içerisinde faaliyet yürütme koşulumuz ve gerçekliğimiz olmasına rağmen halen Genç-Sen’e gereken önemin verilmediği ortadadır. Neden Genç-Sen’i çalışmamızın önemli bir yerine koymamız gerektiği bu yazının konusu değildir. Fakat bu örgütün hem diğer devrimci gençlik örgütleri açısından hem de kamuoyunca önemli bir yerde durması bugün açısından öğrenci gençlik içerisinde bir öz örgütlülük iddiası doğrultusunda önemli bir yerde durmaktadır.
Genç-Sen içerisinde nitelikli ve ısrarlı bir faaliyet yürütmeme durumu çoğu kez başka örgütlerin yanlış anlayışları, bizleri faaliyetin dışına itme çabaları vb. ifadelerle teorize edilmektedir. Oysa birkaç alanda birimler veya Genç-Sen kadın komisyonu vb. örgütlülükler üzerinden yürütülen çalışmalar, bahsi geçen ifadelerde yansıtılan durumun bu alanlarda da bir gerçek olduğu halde sağlıklı bir faaliyetin önünde engel oluşturmadığını göstermektedir. Bu çalışmalarda devrimci örgütlere güven duymayan veya arayış halinde olan birçok ilerici üniversite öğrencisi Genç-Sen çalışmasının aktif bileşeni haline gelebilmektedir.
Üniversite meclisleri toplanmıyor ya da yeter sayısına ulaşmadık vb. iddialarla faaliyetin önü merkezi olarak engelleniyorsa bizler bulunduğumuz fakültelerde birim faaliyetini öne çıkararak o alandaki faaliyetin gelişmesini sağlayabiliriz. Sorun bizlerin bu faaliyeti yürütme isteği ve çabasında düğümlenmektedir. Güven duymadığımız bir örgütün faaliyetini istekli bir biçimde yürütmemiz olanaksızdır. Güven duyulmayan bir örgütü, güven duyulan bir merkeze taşımak bizler açısından hem olanaklı hem de yapılması gereklilik olan bir şeydir. Ve bu durum tüm diğer öğrenci örgütleri faaliyetlerimiz için de geçerlidir.
Tüm çalışmalarımızda rehber almamız gereken ana fikir var olan statükoyu parçalamak olmalıdır. Andaki statüko üniversiteli gençliğin yoğun saldırı ve geleceksizlik tehlikesine karşın geniş örgütsüzlüğüdür. Bir alanda birçok devrimci gençlik örgütünün yanı sıra Genç-Sen varsa ve orada yemekhane boykotu ya da yurt zamları kendilerine bağımsız diyen öğrenciler tarafından örgütleniyorsa anlatmaya çalıştığımız tablo daha net anlaşılacaktır. Ya da yoldaşlarımız birkaç toplantıda önerileri büyük oranda reddedildi veya kabul edilmedi diye bir DKÖ faaliyetini istekli bir biçimde yürütmeyi bırakıyorlarsa anlatmaya çalıştığımız tablo anlaşılacaktır.
Üniversiteli gençlik örgütsüz, üniversiteli gençlik tepkili, üniversiteli gençlik yüzlerce saldırıyla yüz yüze… Devrimci iddiamızın ve devrimci mücadelemizde kitlelerin bizler için taşıdığı önemin bilinciyle daha kararlı ve ısrarlı bir biçimde kitle örgütlerine yüklenelim halk gençliğinin gelecek mücadelesini buralardan inşa edelim…
20 Mayıs 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder