İBO VE ANTİ-EMPERYALİZM ÜZERİNE
1960 yılların devrimci marksizmi, dünyayı sarsan Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin ateşlemesiyle dünyayı sarmaktaydı. Devrimcilerle revizyonistler arasındaki ideolojik siyasi ve örgütsel cephe mücadelesi amansızca sürüyordu.
Devrim iddasındaki bütün sahteliklerin ayyuka çıkıp, miyadını doldurmuş revizyonizmden radikal kopuş, Marksizm-Leninizm-Maoizm temelinde yeni partiler yaratıyordu.
Lenin’in Ekim devrimine ihanet halinde, emperyalizmin sol cepheden bağdaşığı haline gelen Stalin sonrası SSCB’nin, dünya komünist haraketi üzerindeki revizyonist etkinliği ML’nin bir ileri aşamasında yer alan Kültür Devrimi öğretisi ve onun her türden gericiliğe karşı cepheden karşı koyuşu ile kırılmıştı. Ve sosyal emperyalizmin gerçek anlamda teşhiri Türkiye coğrafyasına Kaypakkaya’nın önder tutumuyla taşınmıştır.
Revizyonistlerin Kemalizm ve Kemalistlerle zımni işbirliği, Kürt Ulusunu inkarını beslerken, anti-emperyalizm karşıtlığını da güdükleştirmekte ve salt ABD karşıtlığı ile sınırlamaktaydı.
Biliniyor ki, ‘68 radikal ayrışmasının temel programatik öğelerinden birisi, sosyalist devrimle Milli Demokratik Devrim tercih ve polemiklerinde yaşanıyordu. Yine biliniyor ki Milli Demokratik Devrimin milli karakteri, emperyalistler ve bütün uzantılarından kurtularak, bağımsız bir ülke yaratabilmekti. Bu ideal ‘68 hareketine ve ‘71 niteliğine kendi rengini vermiş, 15-16 Haziran direnişinde işçilerin ve köylülerin kitlesel haraketiyle sınanmıştır.
71 çıkışının devrimcileri emperyalizme bağımlı ve yarı sömürgeliği kutsayan sisteme karşı devrimci bir savaşa girmişleridir. Sosyalizm yolunda hedefi daraltarak, müttefiki çoğaltarak çıktıkları yolda Caru Mazlumdar’dan Che’ye kadar bütün devrimci gelişimiyle dayanışmışlardır.
TC’nin stratejik müttefiki ABD ve dünya emperyalizminin askeri paktı NATO gücüne karşı kararlı kavgaları, 6. Filo’nun İstanbul’dan kovulması çeşitli milliyet ve inançlardan halkımızın bilincinde kalıcı izler bırakmıştır.
Kaypakkaya, anti-emperyalist mücadeleyi siyasi iktidarı kazanma savaşının bir bağdaşığı olarak ele alması yanıyla ‘68’in diğer devrimci kavrayışlarından ayrışır. O nedenle MDD içindeki ayrışmada devrimimizin demokratik karakterine vurgu yaparak Yeni Demokratik Devrim olarak isimlendirir.
Günümüz açısından, yaşadığımız avrupa ülkelerinde siyasal iktidarı kazanma netliğindeki bulanıklık, Avrupa proletaryasının handikapıdır. Otonomcu, anarşist, feminist, Troçkist vb. düşünce ve eğilimler bu bulanıklıkta var olabilmektedir. Fransa, Almanya, Yunanistan, İtalya gibi ülkelerde dönem dönem milyonlara varan kitlesel eylemler ve grevlerinin, bir niteliğe sıçrayamamasında Kaypakaya’da hakim olan bu Marksist-Leninist-Maoist kavrayışın eksikliğini görmek mümkündür.
O, dünya proletaryasının sınırsız-sınıfsızlık ufkunda enternasyonal birlik ve dayanışma bayrağını, Türk, Kürt ve çeşitli milliyetlerden Türkiye proleteryasına armağan etti. O nedenle Diyarbakır zindanlarında, sınırsız işkencelerde sesi soluğu boğulmak ve MİT tutanaklarında ‘İhtilalci Komünizmin en tehlikeli’ temsilcisi olarak konu oldu.
20 Mayıs 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder