Son kampanyamız politikaları doğru bir şekilde uygulayan alanlarımızda önemli deneyimler kazanmamızı sağlamış, çevre çeperimizin fazlalaşmasıyla sonuçlanmış, moral motivasyon açısından olumlu etkileri görülmüştür.
Kampanyamızın geniş kitlelerin bilinçlenmesini, söz, yetki ve karar haklarına sahip çıkmasını savunduğunu belirtmiştik. Şüphesiz bu politika en geniş kitlelere götürülebilecek bir politika olmasının yanı sıra çok çeşitli araç ve yöntemle işlenmesi, aynı anda çok değişik yolların denenmesi kampanyanın başarısı açısından önemlidir. Bazı alanlarımızda buna yönelik olumlu bir gelişmeden bahsedebilsek de istenilene ulaşmamızda daha epeyce yolumuz olduğu da bir gerçektir. İşte kronikleşmiş eksikliklerimizden birisi de aynı anda birçok işin yerine getirilmesi konusunda yaşadığımız sıkıntıdır. Alanlarımızın genel faaliyetine baktığımızda görüyoruz ki yoldaşlarımız genel anlamda fedakarca çalışmalarda bulunuyor ancak istenilen başarı gerçekleştirilemiyor. Süreç bize çok yönlü hareket etmeyi, birçok görevi yerine getirmeyi dayatırken bunların hepsinin ya da büyük çoğunluğunun yaşama geçmemesiyle karşılaşabiliyoruz.
Sınıf mücadelesi bize çok yönlü olmayı, birden fazla görevi yerine getirmeyi dayatmaktadır. YDG’yi dağıtmak, politikalarımızın alan özgüllerinde yaşam bulması için çaba harcamak, çok çeşitli ajitasyon/propaganda faaliyetlerine başvurmak ve A/P araçlarını çeşitlendirerek faaliyetimizi sürdürmek, halk gençliğinin özörgütlülüklerinin yaratılmasına öncülük etmek, var olanları geliştirmek, bunu yaparken YDG’yi güçlendirmek, geliştirmek, ağırlıklı olarak üniversite gençliği içerisinde çalışma yürüttüğümüzden kaynaklı işçi-emekçi ve mümkünse köylü kitleleriyle bağlarımızı geliştirmek ve daha sayamayacağımız vb birçok görevin yerine getirilmesi yeni demokrasi mücadelesi açısından önemlidir. Bunların yerine getirilmesindeki her eksiklik sınıf mücadelesi üzerinde etkisini gösterecek, halk kitlelerinin acılarının daha fazla sürmesine neden olacaktır. Sınıf mücadelesi bize çok yönlü görevler yüklemektedir ve bu görevler öznel gücümüze oranla yerine getirilmesi gerekir.
Denilebilir ki, bu kadar görevin yaşam bulması şu an için mümkün değil. Elbette yukarıda saydığımız görevler gerçekleşmeyebilir. Şu an bu görevlerin gerçekleşmemesinin maddi zemini vardır. Ancak zemini değiştirdikten sonra bu görevlerin yaşam bulup bulamayacağı tartışılabilir. Bu yüzden düşüncelerimizi görevlerin çokluğuna değil, maddi zeminimizin değiştirilmesine, bu görevleri gerçekleştirebilecek düzeye nasıl geleceğimiz üzerine yoğunlaştırmalıyız.
Bu konuda üzerine yoğunlaşmamız gereken çeşitli konular bulunmaktadır. Birinci olarak faaliyetimiz yeteri kadar kolektif değildir. Eminiz ki yukarıdaki görevleri saydığımızda birçok yoldaşımız bu görevleri kişisel olarak nasıl gerçekleştireceğini düşünmüştür. Zaten bu görevlerin yaşam bulmaması düşüncesi de bu düşünceden doğmaktadır ki böylesi bir durumda da gayet haklı bir düşüncedir. Gerçekten de bu görevlerin hepsi ya da büyük çoğunluğu tek başına üstesinden gelinebilecek görevler değildir. Dikkat edilirse bu görevlerin yaşam bulması konusunda hiçbir zaman kişisel olarak gerçekleştirilmesi gerektiğini söylemedik. Faaliyetin kolektif olması vurgusu hemen hemen tüm yazılarımızda mevcuttur.
Kolektif faaliyetten anladığımız nedir? Kolektif faaliyet bir görevin bütün faaliyetçiler tarafından yerine getirilmesi değildir. Tüm faaliyetçilerin toplu YDG dağıtımıyla kendilerini sınırlamaları değildir. Elbette bir görev mümkün olan en fazla katılımla yaşam bulmalıdır. Ancak görevlerden birisinin ya da birkaçının birlikte yapılması değildir. Daha doğrusu bu da kolektif bir faaliyettir ancak kolektif yönü zayıf bir faaliyettir.
Öyleyse soruyu tekrar pahasına soralım: Kolektif faaliyet nedir? Faaliyetin dayattığı ihtiyaçların bireysel olarak değil faaliyet alanlarımızdaki örgütlülüklerimizce gerçekleştirilmesidir. Her görev tüm faaliyetçilerimizle yapılmayabilir ancak görevlerin toplamının örgütlülüklerimizce yerine getirilmesi önemlidir. Bunun için de görev dağılımının yapılması herkesin sorumluluklarını bilmesi açısından önemlidir.
Görev sayısının çokluğu, bu görevleri yerine getirecek örgütlülükleri oluşturmayı gerekli kılar. Eğer böylesi örgütlenmelere gidilmezse faaliyetimiz istenilen verimi vermeyecektir. Bunun için faaliyet alanlarımızda ihtiyaçlar dahilinde çeşitli örgütlenmeler oluşturmak önemlidir.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta bir kitle örgütünde görev dağılımı yapılmasının gerekliliği olduğudur. Özellikle bahsettiğimiz kitle örgütü YDG ise ve kurumsallaşmasının daha başındaysa bu örgütlülüklerinin hepsinin sürekli ve kalıcı olduğu düşünülmemelidir. Örnek olarak birim komisyonları sürekli bir örgütlülük iken, özellikle sadece üniversite faaliyetinin olduğu alanlarda ve faaliyetçilerimiz sınırlı sayıda ise işçi-emekçi kitleleriyle ilişki kurmak için sürekli özel bir örgütün, komisyonun varlığı anlamsız olacaktır. Burada daha çok yayın dağıtımı üzerinden esnek örgütlülükler oluşturulabilir.
Başka dikkat edilmesi gereken nokta “her seferinde tek iş” mantığının işlemesidir. Kişisel olarak ya da daha alt düzeydeki örgütlülükler açısından her seferinde tek iş, bu örgütlülüklerin, görevlerin toplamı açısından bir süreç boyunca çok fazla iş mantığı yaşam bulmalıdır. Görevlerin basitleştirilmesi, sadeleştirilmesi onları yapabilecek kişileri de açığa çıkacaktır. Böylelikle görevler birkaç kişiye, bir örgütlülüğe değil, birçok kişiye ve daha fazla örgütlülüğe yayılacaktır. Böylelikle görevlerin toplamının yaşam bulması kolaylaşacaktır. Başarı, her gün toplanan küçük çabaların, görevlerin tekrarı ve biten görevin yerine yenisine yoğunlaşılmasının tekrarıdır.
Birçok görevin yerine getirilmemesinde ikinci sorun zamanın yeterince verimli kullanılmamasıdır. Burada da bahsettiğimiz kolektif olarak zamanın yeterince verimli kullanılamamasıdır. Yoksa geçmişe göre bazı yoldaşlarımızda bu konuda önemli gelişmeler mevcuttur. Ancak kişisel olumluluklar faaliyetimizin esasını oluşturmaz. Zamanın verimli kullanılması esasta görevlerin kavranması, kolektif çalışma ve görev dağılımının sağlıklı bir şekilde yapılmasıyla birebir örtüşür. Eğer görev ve sorumluluklar netleşmemişse, orada zamanın verimli kullanılmasından söz etmemiz mümkün değildir.
Görev ve sorumluluklarımız fazla ancak görev ve sorumluluklarımızın fazlalığı kendimize güvensizliğimize yol açmamalı. Kampanya sürecimiz de göstermiştir ki doğru adımların atılması faaliyetimizi geliştirmektedir. Kötümser olmamız için bir neden yok, iyimser olmak içinse fazlasıyla nedenimiz vardır. Tabii ki iyimserlik adı altında pembe tablo oluşturmak bizim işimiz olamaz/olmamalıdır. “Gerçek iyimser, problemlerin farkındadır ama çözümleri de bilir, zorlukları görür ama üstesinden gelineceğine de inanır, olumsuzlukları yakalar ama olumlulukları da vurgular, en kötüye açıktır ama en iyiyi de bekler, şikayet etmek için nedeni vardır ama gülümsemeyi seçer.”[i]
[i] W. Arthur Ward
5 Eylül 2008 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder