5 Eylül 2008 Cuma

BOLOGNA VE HOLLANDA

19 Haziran 1999 Bologna bildirisi ile resmi olarak başlatılan Bologna Süreci, kendi içerisinde taşıdığı yüzlerce alt program ve çalışma gruplarıyla eğitim alanındaki sermaye çıkarlı değişimlerine devam etmektedir. 45 ülkenin üyesi olduğu bu süreçte, Hollanda kuruluş aşamasında üye olmuştur. Böylece süreci başından beri takip edebilen Hollanda, planlamanın en kritik yerlerinde görevler alarak etkin bir rol oynamaktadır.

Prototip SOCRATES projesi
Bologna Süreci gereği yaratılmak istenen Avrupa Yüksek Öğretim Alanına dahil ülkelerde pilot projeler yapılmalıydı. Bu bakış açısıyla ilk önemli görev Sokrates programı çerçevesinde Hollanda’ya verildi. Program 9 alt destek projesinden oluşmakta.
· Comenius (İlk orta ve lise eğitimi)
· Erasmus (Yüksek Öğretim)
· Grundtvig (Diğer eğitsel yollar)
· Lingua (Dil öğrenim desteği)
· Minerva (Uzaktan eğitim)
· Eğitim sistemi ve politikalarını gözlem ve yenilikler
· Yan Önlemler
· Ortak Eylemler
1999 sonlarında hazırlanan bu plan doğrultusunda, Hollanda’dan istenilen en belirgin istek 2003-04 yılına kadar, Erasmus alt projesi kapsamında öğrenci değişim ve hareketliliğinde 100 bin öğrenciyi kapsayan bir hedefi başarmasıydı. Bu paralelde eğitim alanında bir yandan yapılandırmalar yapılırken, diğer yandan Erasmus alt projesi kapsamında öğrenci göçü başlatıldı.
Gelinen aşamada bu rakamı büyük bir farkla geçen Hollanda için 2012 yılına kadar 3 milyon öğrencilik ikinci bir hedef belirlendi. 2003-04 dönemi sonrası belirlenen bu süreç II. Sokrates dönemi olarak adlandırıldı. Bu dönem ilkine oranla daha katı ve sorunlu olmuş, özellikle ‘Yaşam boyu eğitim ve akademik yaşam ve eğitimin ortaklaşması’ projeleri kapsamında öğrencilerin protestoları ile karşılaştı.
Erasmus projesi pilot bir proje olarak, I Sokrates Döneminde birçok açıdan esneklikler barındırmaktaydı. Özellikle Avrupa Üniversiteler Birliği ( EUA)’nın Çalışma grubunun Mayıs 2000 imzalı Tavsiye Mektubunda yer alan 5 madde dikkate alınmıştı. Bunlardan birisi, uygulanacak pilot projelerdeki başarı ve hataların gelecek süreci belirlemesi açısından önemine değinerek, ‘proje kapsamınca öğrenci memnuiyeti esas alınmalıdır’ tespitiydi. Böylece devam eden Erasmus Projesi kapsamında, Hollanda’ya gelen öğrencilere kredi imkanlarından temel ihtiyaçlarına kadar bir çok gereksinim, Avrupa Fonları tarafından karşılanmakta, ilk adımda öğrencilere projeler çekici kılınmaktadır.
Yine proje kapsamında Hollanda’yı önemli kılan diğer bir konu, eğitim dilinde uzun vadede yaratılmak istenen ‘ortak dil farklı ülke’ uygulamasında, Belçika ile ortak çalışma olasılığıydı. Özellikle Belçika Flaman toplumu ile bu yönlü yapılacak bir çalışma tüm üye ülkeler için önemli veriler sunacaktı. Bu sebeple 2004 yılında Hollanda/Flaman Akreditasyon örgütü NVAO kuruldu. Bu çerçevede tüm ders programlarının ortaklaştırılması zorunluluk haline getirildi.
Bu kararın hemen ardından Bologna sürecinin yapı taşlarından biri olan Avrupa Kredi Transfer Sistemi ECTS hayata geçirildi. Tüm üye ülkelerin uygulamaya başladığı bu sistem, Durum Tespiti Çalışma Komisyonu 2004 raporuna göre en iyi Hollanda/Belçika arasında uygulanmaktadır.
2007 Amsterdam toplantısı sonucu açıklanan Durum Raporuna göre Hollanda’nın en başarısız bulunduğu alan, işverenlerle eğitim sektörünü yakınlaştırmak olarak tespit edildi. Bologna’nın esasını oluşturan, işveren çevrelerin ‘Kalite ve iş güvencesini arttırmak’ amaçlı kullanımı konusunda Hollanda meseleyi ‘anlamamakla’ suçlandı. Özellikle Durum Tespiti Komisyon üyesi Hollanda’lı Marlies LEEGWATER’ın ülkesini ‘Her şeyin I. Sokrates Dönemindeki gibi olmasını istemesini’ dillendirmesi önemliydi.
Bologna projesi kapsamında Hollanda’nın pilot projelerdeki ev sahipliği nedeni ile sürdürdüğü esnek ve liberal tavırlar ne yazık ki eğitim alanında ciddi bir karşı koyuşa sahne olmamıştır. Pilot proje olması sebebiyle öğrencilere birçok konuda gösterilen bu esnekliğin, esasın gizlendiği bir ‘iyi niyet’ olduğu anlaşılmamaktadır. Erasmus projesi kapsamında Hollanda’ya gelen öğrencilerin 1500 euroluk yardımların EAU Çalışma grubunun ‘Proje kapsamınca öğrenci memnuniyeti esas alınmalıdır’ anlayışının bir yansıması olduğu açıktır.
Geçici bir proje kapsamında devam eden bu değişimler hiç şüphe yok ki, tıpkı orta dereceli okullarda olduğu gibi karşı koyuşlara sahne olacaktır. Çünkü esas olanın iktisadi işletmelerin kendi otorite ve denetiminin eğitim alanında da yetkin kılmak istenmesi olduğu ortadır.
Bu anlayışla yaratılmak istenen süreç, objektif olarak gerici ve kendi içerisinde önemli açıklar barındırması yönüyle gizlenmesi mümkün olmayan bir saldırı olarak kendini hissettirecektir. Proje kapsamında Avrupa’ya gelen öğrencilerin büyük çoğunluğunun başarısızlıkla geri dönmesi ve ardından alınan kredilerin yüksek faizler karşılığında ödenmesi gibi daha yüzlerce sorun Bologna sürecini zor günlerin beklediğini göstermektedir.

Hiç yorum yok: