“Mutlu” birer umutsuz, “dünyaya bedel” birer işsiz, “çağdaş medeniyetler seviyesinde” birer eğitimsiz!
Son dönemde Türkiye’de gençlik üzerine kimi araştırmalar gerçekleştirilmektedir. BM, AB ya da ülkemizdeki bazı siyasal ya da ekonomik kurumların gerçekleştirdiği bu tür araştırmaların neden yapıldığı bir tarafa sonuçları düşünüldüğünde çıplak gerçekliğin üzerini hiçbir örtünün kapatamayacağı aşikârdır.
Yazımızın konusunu aşacağı için biz bu araştırmalardan özellikle sonuçları itibariyle bazı burjuva liberal yazarları da şaşırtan (bkz. Can Dündar, 19 Mayıs 08, Milliyet) Ankara Genç İşadamları Derneği’nin (AGİD) yapmış olduğu “Gençlik Araştırması”na değineceğiz.
Ülkemiz halk gençliği yaşadığı yoğun ekonomik, ailevi, psikolojik, sosyolojik ve daha birçok sorun nedeniyle gerçek bir umutsuzluğa ve geleceksizliğe itilmiştir. Fakat gençlik kiminse gelecek onundur esprisini çok iyi kavrayan düzen, gençliği sürekli kendine yedekleme çabası içerisinde olmuştur/olacaktır. Bunu birazdan sonuçlarına değineceğimiz araştırmadan da çok net görmekteyiz.
Peki, egemenler çürümüş düzenlerinin yarattığı sonuçların her biriyle, gençliğe yukarıda aktardığımız sıkıntıları yaşattığı halde nasıl oluyor da gençliği kendine yedekleme sevdasına düşebiliyor? Elbette burada sınıflı toplumların ortaya çıktığı ilk andan bu yana yarattığı ve kimi dönemler değişen ama her zaman sömürüye hizmet eden araçlar sayesinde… Tarihten bu yana bu araçlar; kimi dönem büyücü, kimi zaman kilise, kimi zaman din, kimi zaman milliyetçilik, kimi zaman baskı, zor vs olagelmiştir. Tüm bunların dışında adaleti, toplumsal eşitliği baltalamak üzere kurulu bu düzenin, adaletin ve toplumsal-sosyal eşitliğin tek biçimi olduğunu da göstermesi (!) gerekir. Ve bunu da sürekli kıldığı ve hatta kurumsallaştırdığı manipülasyonlar sayesinde yerine getirmektedir. Elbette bu paragraf boyunca bahsettiğimiz düzenin “olmazsa olmazları”nın ezilenlerin tamamını ilgilendirdiği kuşkusuzdur. Fakat burada öncelik toplumun en diri tabakası olması ve geleceği temsil etmesi durumundan kaynaklı gençliktir. Ve doğal olarak bir toplumun geleceğinin nereye doğru “ilerlediğini” ölçmenin en iyi yolu gençliğin somut durumunu kavramaktan geçmektedir. Ya da en hafif deyimle gençliğin andaki durumu bu kavrama mecrasının en önemli bileşenleri arasındadır.
İşte bu bilinçle araştırma sonuçları incelendiğinde burjuva feodal sistemin yaşadığı ekonomik ve siyasi kriz ve kullandığı argümanların kofluğu daha net anlaşılmaktadır.
Ülkemizde halk gençliği cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana Türklüğün “yüce” mirasçılığının “sadık” birer bekçisi ilan edilmiş ve kendisinin nezdinde bir Türkün dünyaya bedel olduğu, Türk olmanın mutlu olmak için yeterli tek şart olduğu aşılana gelmiştir. Fakat gerçeklerle asla örtüşmeyen Kemalizm’in gerici kültü, gençliği “mutlu” birer umutsuz, “dünyaya bedel” birer işsiz, “çağdaş medeniyetler seviyesinde” birer eğitimsiz haline getirmiştir. AGİD’in yapmış olduğu araştırma içerik olarak önemli üç değişik başlık altında sıralanabilir. Bunlar gençliğin ailevi durumları ve aileleriyle olan ilişkileri, siyasal ve sosyal olarak kendilerini konumlandırdıkları alan ve son olarak da gelecek beklentileri ve hayalleri, tabii eğitim durumları, ilgi alanları, idolleri vb. farklı alt başlıklar altında da sıralanabilecek konularda araştırmanın öne çıkan diğer ayrıntıları.
Türkiye’nin geleceğinden yani özetle kendi geleceğinizden umutlu musunuz sorusuna % 70 oranlarında hayır cevabı veren gençlik kurtuluşu yurt dışında yaşamakta bulduğunu belirtiyor. Yani ülke geleceğinin belirsizliği üzerinden geliştirilen cevap bireysel kurtuluşu ancak yurt dışında mümkün görüyor ve eğer yurt dışına “kapağı atma” olanağı varsa… Ekonomik durumlarının bir yansıması olarak ilk sıradaki idollerini Rahmi Koç olarak belirtiyorlar. Çünkü fakir bir yaşamın “tek kurtuluş yolu” esas olarak zengin olmaktan geçmektedir. Diğer yandan popüler kültürün yarattığı sonuçlardan da etkilenen gençlik kesimleri düşürüldüğü güçsüzlüğün tersi olarak yaratılan güçlü karakterlerin hayalini kurmakta ve Polat olmak istemekte yada kendi yaşamının “sıkıcılığının” çözümünü Acun tipi yaşamda bulduğunu belirtmekte. Siyasal alanda kendilerini en çok konumlandırdıkları alan olan milliyetçilik-muhafazakarlık ekseninde ülkenin kurtuluşunu gören gençlik bu düşüncesinin “tutarlılığını” ise yurt dışında yaşamak isteğine verilen % 80 oranındaki evet sorusuyla göstermektedir. Yani tüm sorunlarımızın tek kaynağı olan “dış mihraklar” iyi bir eğitim ve güvenli bir gelecek için tek kurtuluş yolu olabilmektedir. Gazete dergi ve kitap okuma oranındaki düşüklüğünden rahatsız olmayan gençliğin bu durumu burjuva medyada “kafa karışıklığı” olarak yerini aldı.
Özellikle 80 Askeri Faşist Cuntasının ürünü olan bir kuşağın bu umutsuz, bu eğitimsiz, bu geleceksiz durumu belli ki egemenlerin gözlerine ışık saçmaktadır. Fakat bizim asıl altını çizmemiz gereken yerin yaratılan onca milliyetçi gerici dalgalanmaların esas olarak gençliği arkasına yedekleyemediği gerçeğidir. Bu durum en somut olarak araştırma sonuçlarındaki geleceğe ilişkin olan güvensiz bakışlarında kendisini göstermektedir.
Tüm bunların dışında egemenlerin yaratmaya çalıştığı bireyci, sorgulamayan bir ezilen halk gençliği yaratma hayallerinde, nispi bir başarı da kendisinin araştırma sonuçlarında kolayca ele vermektedir.
Fakat halk gençliğinin geleceğine ilişkin duyduğu güvensizlik ise her geçen gün büyümekte ve olanca çıplaklığıyla onu farklı bir arayışa itebilmektedir. Kurtuluşunu yurt dışına çıkmakta bulan bir gençliğin durduğu noktayı sorgulamaya, farklı arayışlara-alternatiflere yöneleceği gerçekliği toplumsal bir yasadır. Ve bu sorgulamada köprü görevi görmek halk gençliğini gerçek alternatifi gösterme görevi ise bizimdir. Gençlik geleceğin ellerinde yükseleceği gerçekliğini kavradığı oranda egemenlerin gözlerindeki ışıltı yerini solgun bir matlığa bırakacaktır. Ve gençliğin gerçek kurtuluşu safını ezilen halk yığınlarının yanında olduğu gerçeğini kavramasıyla mümkündür.
İzmir YDG
5 Eylül 2008 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder