26 Nisan 2009 Pazar

BİRLİK

Umudu güçlendiren dağlardır

Geçen sayıda, bu köşede, Komsomol’un ilkelerini inceleyeceğimizi belirtmiştik. Halk gençliğinin Komsomol’u tanıyabilmesi için Komsomol ilkelerinin incelenmesi önemlidir. Ancak, Komsomol’a neden ihtiyaç olduğu anlaşılmadan, Komsomol ilkelerinin incelenmesi bir anlam taşımayacaktır.
Neden güçlü bir Komsomol’a ihtiyaç vardır? Evet, sorumuz ve sorunumuz budur.
En başta, bu düzen bize hiçbir gelecek vaat etmemektedir. Daha doğrusu, sistemin bize biçtiği gelecek, sefil bir yaşam, iliğimize kadar sömürülmek, aptallıkla terbiye edilmek; daha güzel bir dünya, iyi bir yaşam umudumuzun yok edilmesi, tüm bunların sonucunda elde ettiğimizle, “efendilerimize” şükretmektir. Bize biçilen yaşam, budur.
Bu biçilen yaşam için öğrenci, işçi, köylü olmamız o kadar önemli değildir, ayrım noktalarımız çok belirleyici değildir. Belki üniversite öğrencileri için faklı bir durumdan bahsedebiliriz. Ancak, üniversitelerdeki neo-liberal eğitim politikaları sonucu, üniversite öğrencilerinin çok büyük bir kesimi için, iyi bir gelecek umudu yerle bir edilmektedir. Gelecek için, sistem hepimize aynı rolü dayatmaktadır: Nitelikli bir işçi olma veya nitelikli ama bir işçi olmaktan yoksunluk. Sistem hepimizi aynı gemiye yerleştirmekte ve içinde bulunduğumuz gemide sürekli bir şekilde gedik açılmakta ve gemi su almaktadır. Ucuz iş gücü, en ufak bir iş güvencemizin olmaması, yarı aç-yarı tok bir yaşam biçilmektedir. Okuyup “büyük adam” olma hayaliyle bizi nice fedakârlıkla okula gönderen ailelerimizin hayallerine inat “büyük adam” olmakla sonuçlanmakta, ailelerimizin gözyaşları içerisinde umutları kararmaktadır. Ve krizin derinleşmesiyle birlikte, bu resim her geçen gün netleşmekte, diplomalı işsizlik safına her yıl binlercesi eklenmekte, dahası bundan çok daha fazlası üniversiteye dahi girememektedir.
Kriz öncesi ekonomik büyümenin zamanla istihdamı arttıracağı masalının günümüzde son bulması, karın tokluğuna çalıştığımız işimizde bile bizden daha fazla fedakarlık beklenmesi, dahası ilk fırsatta, bizler hiç düşünülmeden, kârlarına zarar gelmemesi için kapı önüne konulacak ve krizlerinin faturasını ödemek zorunda bırakılacağız.
Hak arama çabalarımıza saldırılmakta, üniversitelerde sürekli soruşturmalar açılmakta, öğrencilerin basit gerekçelerle tutuklanmaları süreklilik arz etmekte, 2000 yılı başlarındaki demokratikleşiyoruz masalı, sistemin kolluk güçleri tarafından yapılan işkencelerle tuzla buz olmakta, işçilerin sendikal mücadelesine ket vurulmakta, kölece bir yaşam dayatılmaktadır.
Kölece bir yaşam dayatması, kendiliğinden tepkilere neden olsa da –kaldı ki krizin derinleşmesine paralel bu tepki daha da fazlalaşacaktır- genç nüfusun önemli bir kısmı tarafından, içten içe isyan etseler de, çaresizlikten ya da sistemin bilinçlerine hükmetmesinin sonucu kabul görmektedir. Bunun sonucunda, gelecek günlerinden umutlu olanların oranı azalmaktadır. Sistemin istediği tam da budur: Umutsuz genç nüfus oranının sürekli olarak artması.
Sistem tüm bunları gerçekleştirebilmek için tüm muhalif örgütlülüklere saldırmakta, meşru ve legal örgütlülükleri illegal örgüt gibi göstermekte ya da bunu gerçekleştiremediği noktalarda farklı gerekçelerle baskıları yoğunlaştırmakta, okuldan atma, dersten bırakma, tutuklama, işten çıkarma vb tehditlerle terbiye etmeye çalışmaktadır.
Kaldı ki, sistemin yukarıda vurguladığımız saldırıları büyük oranda örgütlü olanlar için geçerlidir. Çok büyük bir gençlik kesiminin örgütsüz olduğunu düşünürsek, sistemin en büyük saldırısı, bilinçlerimize yönelik saldırıdır. Bunu da bizi daha fazla yalnızlaştırmaya çalışarak yapmaktadır. Burjuvazinin belirlediği bir toplumsal eğitimden geçen insanlar, burjuva düşüncesinin kirli yönleriyle kirletilmekte ve bu kirlenmişliğin üzerinden propaganda yaparak ve çok küçük bir azınlığa bireysel kurtuluş umudu üzerinden, insanların birbirleri hakkında güvensizlik yaratılmaya çalışmaktadır. Sistem yalnızlaştırmayı güvensizleştirerek yapmaktadır.
Yalnızlaşma, güçsüzlüğü besler. Güçsüzlük, çaresizliği, inisiyatifsizliği, boş vermişliği, duyarsızlığı, mutsuzluğu ve umutsuzluğu besler. Hangimiz bu duyguları yaşamadık. Hangimiz bu güçsüzlüğü tüm hücrelerimizde hissetmedik?
Bu konuda sistemin en büyük kozlarından birisi de yanılsama yaratarak, çok güçlü olduğunun propagandasıdır. Gelişen teknolojiyle birlikte, tüm toplumun denetim altına, tüm telefonların kayıt altına alınmaya çalışılması, internet vb iletişim araçlarının kontrol altına alınmaya çalışılması, böylesi bir bilincin şekillenmesine de neden olmaktadır.
Üzerimizde sürekli bir denetim sağlanmaya çalışılması, inisiyatifin sistem tarafına geçmesine neden olmakta, bu da bizleri daha fazla edilgenleştirmektedir. Tüm bu olguların ortasında, bir şeyleri değiştirmeye çalışan bizlerin, hangimizde bir sıkıntı yaratmamıştır. Ve tüm bunlara inat olarak, hangimizin duygu dünyasında, bilincimizde dağlar yer almamıştır.
Tüm bunların içinde, umutsuzluğa inat umutla mücadele eden ve bu mücadeleden taviz vermeyenlerin beslendiği kaynak nelerdir? Örneğin militan Kürt gençlerinin... Umutları güçlendiren, dağlardır. Oradaki mücadeledir. Çünkü bilinmektedir ki, tüm bize çektirilen acıların hesabı orada sorulmakta, mücadelenin şah damarı orada atmaktadır. Umut da orada büyümektedir. Hani büyük şair Ahmet Arif’in dediği gibi: “… hesap dağlarladır! Umut dağlarla.”
Krizin derinleşmesi, sisteme yönelik öfkeyi açığa çıkarmaktadır. Bu da sosyalizm mücadelesinin daha fazla ilgi çekmesi ve bu mücadele içerisinde devrimci seçeneğin açıkça belirginleştirmesini doğurmaktadır. Gençliğin öfkesinin arttığı oranda, sistemin temellerine yönelik mücadelesi de artacaktır.
Tüm bu nedenlerden dolayı Komsomol’a her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç bulunmaktadır. Gençliğin bağımsız, özgür, sistemin denetimi dışında komünist örgütü olarak ve devrimci savaşın organik bir parçası olması açısından Komsomol’un önemi büyüktür.
Gençlik, bu sisteme son verecek en büyük güçlerden birisidir. Çünkü geleceğin sahibi bizleriz. Geleceğimizin aydınlık olması açısından devrim şarttır. Devrim gerçekleşmeden, geleceğimiz de olmayacaktır. Devrim için, gelecek için, gençlik kendi akacak yatağını bulmalı, Komsomol’u güçlendirmelidir.

Hiç yorum yok: