* Kadın erkek çelişkisinin 3. Konferans ile daha örgütlü, önemseyen bir yaklaşımla ele alınması, komisyonlar kurulması, Genç Kadın Buluşması’nın örgütlemesi ve bu konularda kimi eylemlerin gerçekleştirilmesini hayli önemlidir. Ancak bu konuda Konferans’ta belirtilen eksikliklerin varlığına da katılıyoruz. Yine de “ilk” olması açısından doğal olduğunu düşünüyoruz. Konferansta ve Kadın Buluşması’nda bu konuya ayrılan zamanın geniş tutulması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü kadın sorunu insanlık tarihinin en eski çelişkisi/sorunudur ve bu sorunu gerektiğinde ele alıp örgütlenmeyen bir hareket, asla istenilen başarıya ulaşamaz…
Kadın bilincinin oluşturulması gerektiğini düşünüyoruz. Erkek dünyasının içine doğan kadın, tamamen erkek egemen kültür doğrultusunda şekilleniyor/şekillendiriliyor. Devrimci saflara katıldığında bile, bu gerçeklik ağır ve geride tutan bir yük olarak varlığını sürdürüyor. Örneğin edilgenlik, kendine güvensizlik, özne olmama-olamama, inisiyatifsizlik, sorumluluk almaktan kaçınma, politikaya ilgisizlik, aşırı duygusallık vb… Bu sorunlara yönelik yanıtlar üretilmeli ve bu çerçevede içe dönük çalışmalar yapılmalıdır. Tabii ki burada mücadele konusu olan kadınlar olmamalıdır, erkek egemen düşüncenin ve sonuçlarının hedef alınması gerekir. Dolayısıyla da erkeklerde bulunan anlayışlara, kadının geri pozisyonunu yaşatan, destekleyen yaklaşımlara karşı da mücadele verilmeli… Örneğin kadın sayfası şu ana kadar (takip edebildiğimiz kadarıyla) toplumda yaşanan boyutuyla kadın sorununu işledi: töre, namus, bekâret, tecavüz... Ancak içe dönük bir yazıya rastlamadık. Ve başlangıç aşamasında olunduğu için, bu etapta içe dönük yazılara ağırlık verilmesi, yine bu çerçevede kadın komisyonlarının yerel, bölgesel vb. toplantılar, tartışmalar yürütmesi gerektiğini düşünüyoruz. Geniş genç kadın kitlesini örgütleyebilmek için, bu çalışmayı yürütecek olan kadınların nicel ve nitel olarak geliştirilmesi gerekir.
Kadınlara yönelik her türlü saldırıya anında tavır konulması gerektiğini düşünüyoruz. Bu, şu anda az sayıda katılımcı ile de olsa, hem kadın sorununu daha fazla gündemleştirme hem de bu konuda çözüm yeri olarak YDG’yi gösterme, bir bakıma YDG kadın komisyonlarının tanıtımı çalışması da olacaktır. Ayrıca bu konularda yapılan tüm eylemlere mümkün olduğunca kendi imzaları ile katılması, hatta bizzat ortak örgütleme çabası olmalıdır.
Kadın kütüphanesi oluşturmak, dergide kadın sorunuyla ilgili kitap tanıtımları yapmak gibi çalışmalar da yapılabilir.
* Liseliler: Bu konuda, Konferans’ta ailelere de vurgu yapılmış. Ancak bu vurgu “aile çelişkisi” ağırlıklı… Genellikle aile bir ayak bağı olarak görülür. Ama meselenin bir de diğer kısmı var: Liselilerin birçok sorunu özellikle de paralı eğitim, sık sık toplanan “bağış” vb. paralar aileleri direkt olumsuz yönde etkiliyor. Yine eğitimin yetersizliği, ÖSS, dershaneler vb de birçok aileyi özellikle de bu kriz ortamında oldukça zorlandığı açıktır.
Bu nedenle, liseli mücadelesinin bir parçası olarak öğrenci velilerinin örgütlenmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz. Örneğin, şimdi var mı biliyoruz ama bir ara ÖVDER vardı. Bunun gibi bir dernek şu aşamada kurulmasa bile, kimi ailelerin aktif katılımı-liselilerle ortak çalışması lise mücadelesinin önünü açmada yardımcı olabilir. Liselilerin ailelerle direkt ilişki kurup onları etkilemesi zor olabilir belki ancak kimi öne çıkan ailelerin diğer ailelerle iletişim kurması, (yine bazı öğretmenlerin de) daha kolay ve etkili olabilir.
Yani aile çelişkisini aşma yanında aileleri örgütleme de liseliler açısından önemle ele alınması gereken bir konu. Bu nedenle, her iki konuda da seminer, tartışma toplantıları vb. yapılıp kafa açıklığını artırma çalışmaları, deneyim alışverişi, perspektif oluşturma vb. çalışmalar yapılması faydalı olabilir.
Liselilerin sorunlarıyla ilgili semtlerde de (aileleri de etkilemek açısından-aileleri de hedef alan) bildiriler vb. dağıtılabilir, okullarda dağıtılan bildirilere ek olarak.
* YDG’nin dili genelde öz eleştirel. Bu tabi olumlu bir yaklaşım. Ama çok fazla öne çıkması olumlulukların görülmemesine, gerekli şevki yaratamamaya neden olabilir. Ajitasyon dili ise zayıf. Ajitasyon yönü biraz öne çıkarılmalı. Güven verme, harekete geçirme, motivasyon vb. açılardan bunun gerekli olduğu kanaatindeyiz.
* Kendine güven konusunda eksiklikler göze çarpıyor. Bunu en net Yaz Çalışmaları ve dergi dağıtım çalışmaları ile ilgili haber-değerlendirme yazılarında görüyoruz. Kitleleri etkileme konusunda kendine güvenmekten ziyade kitlenin olumlu yada olumsuz yaklaşımından aynı yönde etkilenme, kitleyle diyalogda sorunlar, kaygılı olma vb. şeklinde yaklaşımlar görülebiliyor. Kitleselleşmenin önemi göz önüne alındığında bu edilgen, güvensiz ruh halinin kırılması gerektiği açıktır.
Bu konunun başlı başına ele alınıp eğitim vb. çalışmaların yapılması faydalı olabilir. Bunu sadece “kitlenin önemi, kitle çalışması nedir?” gibi teorik açıdan değil, aynı zamanda mesela vücut dilinden tutalım da ses tonuna (örneğin kısık, çekingen bir ses tonuyla pek etki yaratılamaz) diyaloga nasıl girileceğine, hitabet, ajitasyona vb. kadar bir dizi konuyu kapsayan seminer ve uygulamalı eğitim çalışmaları yapılabilir.
* Hapishaneler konusunda şu noktanın da önemle ele alınması gerektiği kanısındayız: Sınıf savaşımının seyri, egemenlerle ezilenler arasındaki çelişkiler gittikçe derinleşen nitelikte. Toplumun en aktif kesimini gençlik oluşturuyor. Bu durumda hapishanelere yolları düşme ihtimali de yükseliyor. Ancak egemenlerin politikaları ve yine devrimci çevrelerin ele alışındaki kimi olumsuz yaklaşımlar (mesela hapishanelerin sürekli olarak saldırı, hak gaspları ile öne çıkarılması) vb. adeta bir “F tipi fobisi”, korku yaratmış durumda. Elbette bahsedilen saldırılar, gasplar vb. sürekli ve hayli fazlaca var. Fakat sorunun yalnızca bir yönünü öne çıkarmak ya da bir yönünü çok fazlaca işlememek tek taraflılıktır. Oysa madalyonun diğer yüzü de var. Direniş, hayatı yeşertme, üretme, mekanın değil öznenin belirleyiciliği/ daha doğrusu esas olduğu…
Kısaca söylemek istediğimiz şu ki, “korku” ruh halini kırmak için madalyonun öteki yüzü de çokça işlenmeli. Aksi halde, insanların en küçük etkinliklere dahi, bu yanlış-yersiz ya da abartılı kaygılar nedeniyle katılmaktan-örgütlenmekten uzak durma eğiliminde olduğu olacağı açıktır.
* Başta Kürtçe ve İngilizce olmak üzere, kimi dillerde bazı arkadaşların yetkinleşmeleri çeviriler yapmak açısından önemli-gereklidir diye düşünüyoruz. Dergide Kürtçe yazılar, yine kimi bölgelerde Kürtçe bildiriler basılması; ayrıca, enternasyonal çalışmalar, çeşitli gençlik yapılarının deneyimlerinden yararlanma açısından çeviriler için İngilizce öğrenilmesi daha doğrusu bazı kişilerin ileri derecede bu dillere hakim olması faydalı olacaktır.
Yazacaklarımız bunlar. Sizlere çalışmalarınızda başarılar diliyoruz. Tüm YDG’li genç kadınların 8 Mart’ını kutluyoruz. Sevgiler selamlar. Serkeftin.
YDG okuru bir Tutsak Partizan
26 Nisan 2009 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder