17 Nisan 2009 Cuma

HALUK ZORUSEVMEZ

Merhaba sevgili gençler,
Geçtiğimiz aylarda yazmak istediğim bir yazıyı, her ne kadar güncelliğini hafiften kaybetmiş olsa da yazmak istiyorum. Malumunuz, ülkede o kadar çok gelişme yaşanıyor ki şahsen takip etmekte bile zorlanıyoruz. Özellikle de önümüzdeki aylarda bu tempo durulmak bir yana daha da artacağa benziyor.
Efendim bildiğiniz gibi geçtiğimiz aylarda bir kısım aydın “Ermenilerden özür diliyoruz” diyerek bir imza kampanyası başlattılar. Bir anda dikkatleri üzerine çeken bu kampanya sonucunda onlarca tartışma koptu. Sayın Cumhurbaşkanımızın etnik kökenine kadar gelip dayanan bu tartışmalardan maalesef ben de nasibimi aldım. Geçtiğimiz aylarda aldığım bir mailde burada ismini telaffuz etmeyeceğim birisi “Haluk Bey kökeninizin Ermeni olduğunu biliyoruz, ayağınızı denk alın” gibi bir tehdit savurmuş bana.
Şunu açıklıkla söyleyeyim ki ben kimseden korkacak adam değilim ama tarihsel bir yanlışlık yapılmaması için hemen kökenim hakkımda bilgi vereyim. Efendim ben, bu toprakların en köklü ailelerinden birisine mensubum ve Ermeni falan değilim. Benim Paşa dedemin babası, Osmanlının son saray görevlilerinden birisidir. Yani efendim kökümüz gördüğünüz gibi ta saraya kadar dayanmaktadır. Halen aile bireylerimizin hatırı sayılır bir kısmı, Paşa dedemin babasının yağlı portresini evlerinin en güzide yerinde sergilemektedir. Zorusevmez soyadını taşıyanların övünç kaynağı olan Paşa dedemin babası, nice kahramanca iş de yapmış, Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmaması için çok önemli girişimlerde bulunmuştur.
Efendim benim Paşa dedemin babası da atalarından aldığı asilliğin mukaddes bir devam ettiricisidir. Henüz soyadımızı almadığımız dönemlerde dahi atalarımız Zorusevmezler olarak bilinirlermiş. Benim atalarım hep saray içerisinde yer almışlardır. Örneğin Osmanlının en güzel dönemi olan Lale Devrini benim atalarım olan Zorusevmezler başlatmışlardır. Sorarım size gençler, Osmanlının Lale Devrinden daha güzel bir dönemi olmuş mu? Ben daha ortaokulda ve lisede öğrenciyken kaç tane tarih hocasıyla tartıştığımı, Lale Devrini övdüğüm yazılılardan zayıf not aldığımı size hiç anlatmadım. Bir keresinde hiç unutmam yine Lale Devrini överek anlattığım bir sözlü esnasında tarih hocam Şinasi Bey’den dayak da yemiştim.
Benim Paşa dedemin babası da sarayın son çeşnicibaşısı olarak o mirasın devam ettiricisi olmuştur. Heyhat, Paşa dedem, sarayın çeşnicibaşısı olan peder beyini bizlere adeta bir masalmış gibi anlatırdı. Benim Paşa dedemin babası Gamsız Paşa olarak tanınırmış. Her gün Gülhane’de fink atar, kendisini kıskananların kem bakışları altında ufak çapkınlıklar yaparmış. Eh bizim soyumuz ari Türk soyu olduğu için hem yakışıklılığımız hem de ufak çapkınlıklarımız kem gözlerden hep nasibini almış. İşte Gamsız Paşa da Saraydaki bir kanı bozuğun iftiraları sonucu “işini yapmadığı”, “hep tembellik ettiği” ve “hareme sıklıkla gittiği” gerekçeleriyle öldürülmüş. Hâlâ aile içerisinde tartışmalar olsa da ben Gamsız Paşa’nın bir şehit olduğunu düşünüyorum efendim.
Aslında daha anlatacak o kadar çok şey var ki ama yine de burada kesip, Gamsız Paşa’nın oğlu olan Paşa dedemin maceralarını başka bir yazıya saklayayım. Ancak sanırım burada anlattıklarım yeterli gelmiştir. Yani gördüğünüz gibi ailem sarsılmaz bir şekilde kanıtlanmıştır ki Ermeni değildir efendim. “Ermeni olduğunu biliyoruz” şeklinde bana mail atan kardeşimiz de umarım bu yazıyı okumuştur.
Sevgili gençler, bu ay yazı tarzımda bir değişikliğe gideceğim ve sizlerden gelen sorulara cevap olmaya çalışacağım. Sonraki ay yeniden eski tarza döneriz.

Soru 1 “Gönderen: saskin_ydg@... Kime: haluk_zorusevmez@... Konu: Ceza ne olsun?
Merhaba Haluk Ağabey, bizler Türkiye’nin doğal güzellikleriyle ünlü, deniziyle insanı baştan çıkartan bir şehrinde faaliyet yürüten YDG’lileriz. Biz kumara karşı olduğumuz için tavla gibi oyunlarda hiçbir şeyine oynuyoruz ancak böyle olunca oynadığımız tavlanın bir zevki kalmıyor. Bize ne önerirsin?”
Şimdi sevgili gençler, mailinizi okuduğumda şöyle bir gülümsemeden edemedim. Ben üniversitede öğrenciyken takip ettiğimiz dergiden sürekli “bu ay hiç yazı, haber yazmadınız” gibi serzenişler gelirdi. Biz de alandaki arkadaşlarla birlikte o zaman bu soruna bir çözüm bulmuştuk: Tavla turnuvası düzenleyip kaybedenlere dergiye yazı yazdırıyorduk. Siz de tavlada kaybedene dergiye yazı yazma cezası verebilirsiniz. Malum bir YDG’liye verilebilecek en ağır ceza dergiye yazı yazması olacaktır.

Soru2 “Gönderen: mazlumydgli@... Kime: haluk_zorusevmez@... Konu: Aciiiil!
Haluk Abi, YDG’den bu aralar şu içerikte mailler geliyor: ‘Arkadaşlar dergimizin zamanında çıkması için dağıtımını yaptığımız YDG’lerin karşılığını gönderelim’ Bu maillerin dışında bir kere de mesıncırda onlayn yakalandım ve yine aynı şeyi duydum. Bizde para olmadığı için ne yapacağımızı bilmiyoruz. Bize hemen bir akıl…”
Evet, mazlumydgli arkadaşım. Aynı mailler bana da geliyor. Sana tavsiyem birincisi mailleri hiç görmemiş gibi davran. Yarın bir gün sorduklarında “aa bize gelmedi ya o mail galiba”, “ya bizim alandan başka bir arkadaş bakıyordu bu aralar maillere, galiba silmiş” ya da çok sıkışırsanız “ya biz bu ay dergiyi hep parasız dağıttık”, “bu ay ev kirasını veremedik o nedenle para gönderemedik” gibi bahaneler üretebilirsiniz. İkincisi mesıncırda “çevrimdışı göster” diye bir buton var, bu sayede kimseye yakalanmadan rahatça sohbet edebilirsin. Son olarak dergiyi faaliyetiniz için bir araç olarak kullanıp karşılığını da toplayarak gönderebilirsiniz ama bence bu çok zor ve zahmetli bir yol.

Soru3 “Gönderen: bitkiniz@... Kime: haluk_zorusevmez@... Konu: Çook yorulduk
Slm Hlk abi. Bizim alanda bazı arkadaşlar her gündemde “hemen harekete geçelim”, “imza toplayalım”, “sesli ajit yapalım” fln diolar. İşin kötüsü bu işleri yapınca bir sürü insanla tanışıyoz. Çoook yoruluyoz. Bizler çk bitkiniz. Yazı yazmak bile yorucu. Ne yapcaz? Bye.”
Sevgili Bitkiniz, içinde bulunduğunuz ruh halini çok iyi anlıyorum. Hemen tecrübelerime dayanarak size de bir iki çözüm önereyim. Mesela ilk olarak böyle imza toplayalım gibi önerilerde demagoji yapın, “imza toplamak çok pasif bir iş” gibi. Eğer bir uyanık çıkıp da “imza da toplayalım başka işler de yapalım birbirine engel değil” derse tam iş zamanı kaç kişi olursanız olun sayının yetersiz olduğunu savunarak işi ertelemeye çalışın. Bunları uygularsanız rahatlarsınız.
Sevgili gençler, bu ay cevap verdiğim üç sorudan yararlanarak sizler de sorunlarınıza çözüm bulabilirsiniz. Yine de takıldığınız yer olursa bana danışmaktan çekinmeyin. Önümüzdeki ay görüşmek dileğiyle.

Hiç yorum yok: