AYNI GEMİDE MİYİZ?
Ekonomik krizin dünyayı kasıp kavurduğu şu günlerde, ülkemizde “kriz teğet geçecek”, “beceriksiz yöneticiler” ya da “işini bilmeyen patronlar” söylemleriyle geride bıraktığımız yerel seçimler sonrası halk gerçek tablodaki yerine bir kez daha döndü. Patron kulüpleri devletin kendilerini kurtarmalarını istemekte ya da çıkarılacak düzenlemeleri bizzat söyleyerek devlete yol haritası çizmekteler. Tabii ki egemenlerin çizdiği bu yol haritası emekçi halkımızın daha fazla ezilmesi anlamına gelmektedir. Bizler halkları sömürerek varlık zeminini yaratan emperyalistlerin azami kâr hırsıyla yarattıkları krizi ve bizim gibi yarı-feodal yarı-sömürge ülkelerdeki komprador uzantılarının yaşanılan bu krizin etkileri sonucu tüm faturayı halka keserken oluşacak öfkeyi bertaraf etmek için savurdukları “aynı gemideyiz” söylemindeki sahtekârlığı teşhir etmeliyiz. Evet, aynı gemideyiz ama biz olsa olsa geminin dibindeyizdir.
Ülkemizde binlerce işçinin her geçen gün işsizler kervanına katıldığı, çalışma koşullarının kriz sebebiyle oluşan yedek iş gücü nedeniyle kötüleştiği, yine 2010 yılına ilişkin işsizlik rakamları tahminlerinde milyonların ifade edildiği bu tabloda, çevremizde yığınlarca genç işsiz yada ebeveynleri işsiz gençlerle karşılaşmamız tesadüfi olmayacaktır. Yaratılan bu tablodan mağdur olan geniş emekçi kesimlerin yer aldığı semtler bu nedenle önemli bir yerde durmaktadır. Semtlerdeki işçi-işsiz, öğrenci halk gençliğine bulunduğu her alanda gitmeli, yaşadıkları olumsuzluğa karşı çaresiz olunmadığının mesajını vermeliyiz.
Yine bu tabloda ön plana çıkan bir diğer araç ise DKÖ’lerdir. Yerellerdeki bu DKÖ’ler krizden etkilenmiş kişilerin buluşma noktası olabilmektedir. Bu kitle örgütlerinde çalışmalar yapmamız oldukça önemlidir.
Yine bir diğer önemli konu ise; semtlerde krizden maddi ve manevi olarak ilk etkilenen kadınların örgütlenmesine özen göstermemizdir. Sistem tarafından ezilen, işten atılan kadın; krizin toplumsal etkilerinden nasibini almaktadır. Bu çalışmalarda, 19 Nisan’da gerçekleştireceğimiz 2. Genç Kadın Buluşmasını özel bir gündem olarak ele almalı, buluşmaya buradaki faaliyetimizin sonucunda oluşacak nitel ve nicel katkıyı taşımalıyız.
Bunların yanı sıra bu tür dönemlerde egemenlerin sıkça başvurduğu, halkın gündemini değiştirme sahtekârlıklarına anlık refleks eylem ve araçlarla cevap verebilmeliyiz. Kriz nedeniyle yaratılması düşünülen “ulusalcı” dalga kendi çıkarları çerçevesinde şovenist histeriye çevrilebilmektedir. Kürt ulusuna karşı girişilen birçok saldırı bunlara örnektir. Böylesi bilinçli müdahalelerde Kürt ulusunun yanında olarak ve de gerçek düşmanı, gerçek gündemi bu şovenist saldırıya yedeklemeye çalıştıkları kitlelere anlatarak çalışmalarımızı sürdürmeliyiz.
Kriz nedeniyle yaşananlarla ilgili halkın çıkaracağı sonuçlarla, bizlerin sunacağı çözüm önerileri birbirini destekler nitelikte olacaktır. Halkımızın anlık koşullarını düzeltecek talepler ve bu eksenli çalışmaları reddetmemek şartıyla kendimizi bunlarla sınırlamamalıyız. Halk gençliği ile omuz omuza vererek sürecin bir parçası olmalıyız. Öğrenmeye açık olmalı, öğrendiklerimizden derlediklerimizle tekrar gitmeliyiz. Yaptığımız çalışmaları YDG örgütlülüğümüzün nitel gelişimini önemseyerek yayınlarımızda deneyim aktarımı olarak paylaşmalıyız. Ve bu çalışmalarımızı 1 Mayıs’ta alanlarda somutlamalıyız.
26 Nisan 2009 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder